kuyruklu yıldız saçı | * kuyruklu yıldız çekirdeğini saran ışıklı gaz yuvarı. |
kuyruklular | * Omurgalıhayvanlardan, amfibyumlar sınıfının, vücut ve kuyruklarıuzun, bacaklarızayıf, birçok semender türlerini içine alan bir alt takımı, urodel. |
kuyruksallayan | * Kuyruksallayangillerden, kanatlarıve vücudunun üst bölümü kül rengi, alt bölümü değişik sarı olan, uzun kuyruklu, küçük, ötücü kuş, yont kuşu (Motacilla). |
kuyruksallayangiller | * Kuyruksallayan, incir kuşu gibi ötücü kuşları içine alan familya. |
kuyruksuz | * Kuyruğu olmayan. |
kuyruksuzlar | * Kurbağalar. |
kuyruksüren | * Bir kuş. |
kuytu | * Issız, sessiz ve göze çarpmayan (yer). * Uğrak olmayan, içerlek, sapa (yer). * Sessiz, ıssız, tenha yer. * Gün ışığı almayan. |
kuytuluk | * Kuytu, sessiz yer. |
kuyu | * Su katmanına varıncaya kadar derinliğine kazılan, genellikle silindir biçiminde, çevresine duvar örülen, suyundan yararlanılan çukur. * Toprağa kazılan derince çukur. * İçinden çıkılamayan durum veya yer. * Yer altındaki işyerlerine ulaşmak için açılmışve kesit boyutlarıderinliğine oranla sınırlı, düşey veya düşeye yakın bağlantıyolu. |
kuyu açmak | * kuyu yapmak. |
kuyu bileziği | * Su kuyusunun ağzına oturtulan tek parça yontma taş. |
kuyu fındığı | * Yeşilken toprağa gömülerek ayrı bir çeşni verilen fındık. |
kuyu gibi | * çok derin. * basık ve karanlık yer. |
kuyu kebabı | * Toprak altında özel olarak kazılıp hazırlanmışkuyuda pişirilen çebiç veya kuzu kebabı. |
kuyu suyu | * Kuyudan çıkarılan içme ve sulamada kullanılan su. |
kuyu topuğu | * Kuyunun yapısınıveya kuyu başındaki tesisleri, çökme sırasında oluşabilecek hasara veya zarara karşı korumak amacıyla kuyu çevresinde bırakılan güvenlik topuğu. |
kuyucu | * Kuyu kazmayı işedinmişkimse. |
kuyuculuk | * Kuyucunun işi veya kuyu kazma işi. |
kuyudan adam çıkarmak | * olumsuz, uygunsuz veya yasal olmayan bir durumda son vererek birini haklarına kavuşturmak. * unutulmaktan kurtarmak. |
kuyudat | * (resmî defterdeki) Kayıtlar. |
kuyum | * Değerli metal ve taşlardan yapılan süs eşyası. |
kuyumcu | * Değerli metal ve taşlardan bilezik, küpe gibi süs eşyasıyapan veya satan kimse, mücevherci. |
kuyumcu terazisi | * Hassas terazi. |
kuyumculuk | * Kuyumcunun işi ve zanaatı, mücevhercilik. |
kuyusunu kazmak | * birinin yıkımına çalışmak, kötü duruma düşmesini istemek. |
kuz | * Gölgede kalan (yan). |
kuzen | * Teyze, dayı, hala veya amcanın erkek çocuğu, erkek yeğen. |
kuzey | * Sağınıdoğuya, solunu batıya veren kimsenin tam karşısına düşen yön, dört ana yönden biri, şimal, güney karşıtı. * Bulunduğu noktaya göre kuzeyde kalan yer. * Bu yöne düşen, bu yönle ilgili olan, şimalî. |
Kuzey Kutbu | * İki kutuptan ekvatorun kuzey tarafında yer alan kutup bölgesi. |
kuzey noktası | * Ufukta kuzey doğrultusunun gök küresini deldiği nokta. |
Kuzey Yıldızı | * Kutup Yıldızı. |
kuzeybatı | * Ufkun kuzeye ve batıya eşit uzaklıkta olan noktası. * Bu yönle ilgili olan. |
kuzeydoğu | * Ufkun kuzeye ve doğuya eşit uzaklıkta olan noktası. * Bu yönle ilgili olan. |
kuzeyli | * Kuzey ülkeleri halkından olan (kimse). |
kuzgun | * Birçok karga türüne, özellikle kara kargaya verilen ad (Corvus corone). |
kuzgun gibi | * çok kara, çok koyu. |
kuzguna yavrusu şahin (veya anka) görünür | * herkesin kendi yarattığışey çirkin de olsa, gözüne güzel görünür. |
kuzguncuk | * Hapishane kapılarındaki demir kafesli pencere. |
kuzgunî | * Çok koyu, kara. |
kuzgunî siyah | * Çok koyu, kara renkli. |
kuzgunkılıcı | * Süsengillerden, uzun, ensiz ve sivri yapraklı bir süs bitkisi, glayöl (Gladiolus illyricus). |
kuzin | * Teyze, dayı, hala veya amcanın kız çocuğu, kız yeğen. |
kuzine | * Hem ısıtmaya, hem de üzerinde yemek pişirmeye yarayan büyük mutfak sobası. * Gemilerde yemek pişirilen yer, mutfak. |
kuzu | * Koyun yavrusu. * Bir meyve veya sebzeye bitişik olan küçük meyve veya sebze. * Kuzu etinden yapılmışolan (yiyecek). |
kuzu çevirmek | * kuzunun gövdesini şişe geçirip ateşkorunun üzerinde çevirerek pişirmek. |
kuzu dişi | * Süt dişi. * İleri yaşlarda çıkan diş, peynir dişi. |
kuzu eti | * Kesilmişkuzunun parçalanıp satılan eti. |
kuzu gibi | * çok uysal. |
kuzu gibi olmak | * uslanmak, sessizleşmek, sakinleşmek. |
Kategoriler