kaldırımsı | * Oluşu, kaldırım görünüşünü andıran (doku). |
kaldırımsız | * Kaldırımı olmayan. |
kaldırış | * Kaldırmak işi veya biçimi. |
kaldırma | * Kaldırmak işi. |
kaldırma kolcusu | * Haddelenmekte olan sıcak metali gelberi ile kaldırıp paso makinesine girişi sağlayan kimse. |
kaldırmak | * Bulunduğu yerden almak. * Yukarıdoğru hareket ettirmek. * Yükseltmek. * (ürün için) Toplamak, taşımak. * Çekmek, taşımak. * Katlanmak, tahammül etmek. * Uygun gelmek, götürmek, yakışmak. * Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lâğvetmek. * Hastayıhastahaneye yatırmak. * (ölü için) Gerekli töreni yaparak gömmek. * Çalmak, aşırmak. * Alıp başka yere götürmek; toplamak. * Uyandırmak. * Piyasadan çekmek. * Elin ulaşamayacağıyere koymak; saklamak. * Kaçırmak. * İyi etmek, iyileştirmek. * Bir şeyden çokça satın almak. * Tayin etmek, atamak. * Yok etmek, ortadan silmek. |
kaldırtma | * Kaldırtmak işi. |
kaldırtmak | * Kaldırmak işini yaptırmak. |
kale | * Düşmanın gelmesi beklenebilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallıyapı. * Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer. * Takımla oynanan bazıtop oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer. * Satranç tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından diğer tarafına kadar düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş. |
kale almamak | * önem vermemek, hesaba katmamak, ilgisiz kalmak, sözünü etmeye değer bulmamak. |
kale bedeni | * Kalenin burçlarıarasında yer alan üstü mazgal ve siperlerle örülmüşkalın duvar. |
kale çizgisi | * Futbol vb. top oyunlarında, oyun alanının sınırlarını gösteren ve kale hizasında olan çizgi. |
kale gibi | * çok büyük, sağlam (yapı). * kendisine güvenilen güçlü (kimse). |
kale vuruşu | * Futbolda topun karşıtakım oyuncularıtarafından kale çizgisi dışına çıkarılmasısonunda, genellikle kaleci aracılığıyla oyuna yeniden başlanması için yapılan atış. |
kalebent | * Kale dışına çıkmamaya hüküm giyen suçlu. |
kalebent etmek | * suçluluğu yüzünden mahkûm etmek. |
kalebentlik | * Kalebent olma durumu. |
kaleci | * Bazı oyunlarda kalenin önünde duran, topun kaleye girmesini önlemekle görevli oyuncu. |
kaleci eldiveni | * Top tutmayıkolaylaştıran kalın eldiven. |
kalecilik | * Kaleci olma durumu veya kalecinin görevi. |
kalem | * Yazmak, çizmek gibi işlerde kullanılan çeşitli biçimlerde araç. * Resmî kuruluşlarda yazı işlerinin görüldüğü yer. * Yontma işlerinde kullanılan ucu sivri veya keskin araç. * Çeşit. * (bazıdeyimlerde) Yazı. * Yazar. |
kalem açacağı | * Kurşun kalemlerin ucunu açmaya yarayan araç, kalemtıraş. |
kalem açmak | * kalemin ucunu yontup kullanılabilecek bir duruma getirmek. |
kalem aşısı | * Ucu kalem gibi kesilmişçubukla yapılan ağaç aşısı. |
kalem beyi | * Kalem efendisinden daha üst görevli. |
kalem çekmek | * gereksiz olduğunu belirtmek için üstünü çizmek. |
kalem efendisi | * Kalemde çalışan görevli yazman, kâtip. |
kalem erbabı | * Yazar. |
kalem işi | * Elle yontularak veya çizilerek işlenmiş. |
kalem kaşlı | * İnce ve düzgün kaşlı. |
kalem kavgası | * Yazılarıyla birbirine sataşma, polemik. |
kalem kömürü | * İyi cins mangal kömürü. |
kalem kulaklı | * Kulaklarıdik ve düzgün (at, geyik, vb.). |
kalem kutusu | * İçinde kalem bulunan küçük kutu. |
kalem oynatmak | * yazıyazmak. * bir yazıyıdüzeltmek. * bir yazıda değişiklik yapmak. |
kalem parmaklı | * Parmaklarıuzunca, düzgün ve buruşuksuz. |
kalem pil | * İnce, uzun ve küçük pil. |
kalem sahibi | * İyi yazıyazabilen, edip. |
kalem şuarası | * Divan şiiri tarzından etkilenen okur yazar halk şairi. |
kalembek | * Bir cins kokulu sandal ağacı, yalancıöd ağacı. * Bir cins mısır. |
kaleme (veya kaleme kâğıda) sarılmak | * hemen yazmaya başlamak. |
kaleme almak | * (bir konuyu) yazıdurumuna getirmek, yazıyla anlatmak. |
kaleme gelir | * yazılabilir veya anlatılabilir. |
kaleme gelmemek | * yazılır veya anlatılır gibi olmamak. |
kalemi olmak | * herhangi bir nitelikte yazıyazabilmek. |
kaleminden çıkmak | * herhangi biri tarafından yazılmak. |
kaleminden kan damlamak | * yazılarıacıve dokunaklı olmak. * etkili yazmak. |
kalemis | * Bir tür misk faresi (Civet tictis). |
kalemiyle yaşamak (veya geçinmek) | * geçimini yazılarıyla sağlamak. |
kalemkâr | * Tavan ve duvarlara kabartma gibi görünen resimler yapan sanatçı. |
Kategoriler