Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 22

kalleşlik * Kalleşolma durumu veya kalleş ce davranış.
kalleşlik etmek * sözünde durmayarak döneklik etmek; birine gizlice kötülük etmek.
kalma * Kalmak işi.
* Herhangi bir kimseden veya bir dönemden kalmışolan.
kalma durumu * İsim soyundan bir sözün, taşıdığıkavramda bulunuşunu bildiren durum. Türkçede bu durum -da / -de, –
ta / -te ekleri ile bildirilir, -de hâli, lokatif.
kalmak * Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek.
* (zaman, uzaklık veya nicelik için) Belirtilen miktarda bulunmak.
* Konaklamak, konmak.
* Oturmak, yaşamak, eğleşmek.
* Hayatınısürdürmek, yaşamak.
* Varlığınıkorumak, sürdürmek.
* Oyalanmak, vakit geçirmek.
* Sınıf geçmemek.
* İşlemez, yürümez duruma gelmek.
* Geriye atılmak, ertelenmek.
* Görevi veya yetkisi içinde olmak, düşmek, durumu itibarıyla aşağıseviyede bulunmak.
* Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak.
* Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek.
* Geçmek.
* Geri kalmak, yapamamak.
* Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak.
* Yetinmek.
* (olumsuz olarak) Olmak, meydana gelmek.
* Olmak, herhangi bir durumda bulunmak.
* Herhangi bir durumu sürdürmek.
* Kök veya gövdeleri sonuna -e ( -a ) eki almışfiillerle sürerlik bildiren birleşik fiiller oluşturur.
* Bazı-ip ekiyle yapılmışzarf fiillerden sonra da gelerek sürerlik bildirir.
kalmalı * Kalma durumunda olan.
kalmalıtümleç * Çoğu kez fiilin, bazen de ismin anlamınıtümleyen ve kalma durumunda bulunan dolaylıtümleç.
kaloma * Demir atmış bir geminin zincirinin su içindeki bölümü.
kalomel * Tatlısülümen.
kalori * Normal atmosfer basıncında, ısınma ısısı15°C’ lik suyunkine eşit olan bir cismin, bir gramının sıcaklığını
10°C yükseltmek için gerekli ısımiktarına eşit olan ısı birimi.
* Besinlerin, dokular içinde yanarak vücudun sıcaklık ve enerjisini sağlama değerleri de kalori ile ölçülür.
KısaltmasıKal.
kalorifer * Merkez ve depo durumunda olan bir kazandan çıkan sıcak hava, su veya buharı, borularla dolaştırmak
yoluyla bir yapının her yanınıısıtan araç veya tesisat.
* Radyatör.
kalorifer borusu * Kalorifer ısısını ileten boru.
kalorifer dairesi * Kalorifer kazanının bulunduğu bölüm.
kalorifer kazanı * Kalorifer suyunun içinde bulunduğu kazan.
kalorifer peteği * Kalorifer ısısını oda içinde dağıtan metal bölüm.
kaloriferci * Kalorifer döşeyen veya onaran kimse.
* Kaloriferi yakan kimse.
kalorifercilik * Kalorifer döşeme veya onarma işi.
* Kaloriferi yakma görevi.
kalorimetre * Isıölçer.
kalorimetri * Isıölçümü.
kaloş * 343 galoş.
kaloşsuz * 343 galoşsuz.
kalotip * Yarısaydam durumdaki kâğıt üzerinde fotoğraf negatifleri elde etme yöntemi.
kalp * Göğüs boşluğunda, iki akciğer arasında, vücudun her yanından gelen kanıakciğerlere ve oradan gelen
temiz kanıda vücuda dağıtan organ, yürek.
* Kalp hastalığı.
* Sevgi, gönül.
* Bir ülkenin, bir kuruluşun işleyiş, yönetim ve varlığınısürdürme bakımından en önde gelen yeri.
* Duygu, his.
kalp * Bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme.
kalp * Düzme, sahte, geçmez (para).
* Yalancı, kendine güvenilmeyen.
* İşe yaramaz, tembel.
kalp acısı * Büyük üzüntü.
kalp ağrısı * Aşktan doğan üzüntü.
kalp akçe * Sahte metal veya kâğıt para.
* Yaramaz kimse.
kalp aksesi * Kalp krizi.
kalp çarpıntısı * Kalbi veya kalbinin çalışması bozuk olan kimse.
kalp etmek * bir durumdan başka bir duruma çevirmek, dönüştürmek.
kalp kalbe karşıdır * sevgi karşılıklıdır.
kalp kası * Kalbin ana duvarını çeviren ve düzenli hareket edeb kas örgüsü.
kalp kazanmak (veya fethetmek) * ince bir davranışveya güzel bir sözle birinin sevgisini kazanmak; ilgisini çekmek.
kalp kırmak * gönül kırmak, incitmek.
kalp krizi * Kalbin normal çalışmasını birdenbire engelleyen, önlem alınmazsa ölüme yol açan rahatsızlık.
kalp olmak * sahte, düzme olmak.
kalp olmamak * acıma duygusu olmamak.
kalp sektesi * Kalbin birdenbire durması.
kalp spazmı * İrade dışıkalbin kasılıp gevşemesi ve bundan doğan rahatsızlık, kalp sıkışması.
kalp yarası * Yürek yarası.
kalpak * Kesik koni biçiminde deri, kürk veya kumaştan yapılmış başlık.
kalpakçı * Kalpak yapan veya satan kimse.
kalpakçılık * Kalpak yapma veya satma işi.
kalpaklı * Kalpak giymiş.
kalpaklık * Kalpak yapmaya elverişli.
kalpazan * Sahte para basan veya piyasaya süren kimse.
* Yalan ve hile ile işgören (kimse).
kalpazanlık * Kalpazan olma durumu veya kalpazanca iş.
kalpçi * Kalp hastalıklarıuzmanı(hekim).
kalplaşma * Kalplaşmak işi.

Bir yanıt yazın