Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 28

kanadiyen * Kanadalıtuzak avcılarının ceketlerine benzeyen içi kürklü veya pamuklu, şal yakalı, kemerli kruvaze ceket.
* Yaz aylarında giyilen bol ve genişdikimli astarsız hafif ceket.
kanal * Bazı bölgeleri sulamak, kurutmak amacıyla veya gemilerin işlemesine elverişli, insan eliyle açılmışsu yolu.
* İki kıyıarasındaki dar ve derin deniz.
* İçinden damar, sinir veya bir sıvı geçen yol.
* Telefon, telgraf, televizyon gibi araçlarla iletişimi sağlayan yol, hat.
* Tahtanın liflerine dik yönde açılan kırlangıç kuyruğu biçimli girinti.
kanalcık * Küçük kanal.
* Bir organizmadaki küçük kanal.
kanalcıklı * Kanalcığı olan.
kanalet * Küçük kanal.
kanalıyla * Bir kimse veya bir şey aracılığıyla, yoluyla, eliyle.
kanalizasyon * Pis ve atık suların özel kanallar aracılığıyla belli merkezlerde toplanıp atılmasınısağlayan sistem, şebeke.
kanama * Kanamak işi, nezif.
kanamak * Vücudun herhangi bir yerinden kan akmak, kan gelmek, kan kaybetmek.
* (manevî acılar için) Yeniden etkisini duyurmak, depreşmek.
kanamalı * Kanaması olan.
kanara * Bkz. kesim evi, mezbaha.
kanarya * İspinozgillerden, yeşilimsi veya sarıtüylü, koni biçiminde küçük gagalı, ötücü kuş(Serinus canaria).
kanarya çiçeği * Çan çiçeğigillerden, sarırenkli bir çiçek (Tropaeolum peregrinum).
kanarya otu * Çuha çiçeğigillerden, tohumlarıkafes kuşlarına yem olarak verilen bir bitki (Alsine media).
kanaryalık * Kanarya yetiştirilen yer.
kanasta * Bir tür kâğıt oyunu.
kanat * Kuşlarda ve böceklerde uçmayısağlayan organ.
* (balıklarda) Yüzgeç.
* Bir uçağın havada durmasınısağlayan taşıyıcıaerodinamik güçlerin etkilediği yatay yüzey.
* Kapı, pencere, dolap gibi dikine açılıp kapanan şeylerin kapağı.
* Yan, taraf.
* Meclis, parti gibi topluluklarda düşünce yönünden özellik gösteren taraflardan her biri.
* Fırıldak biçiminde olan şeylerde kol.
* Bkz. Angıç.
* Savaşdüzenindeki ordunun iki yanından her biri, cenah.
* Futbol, hentbol vb.takım oyunlarında hücum hattının sağve sol uçlarında yer alan oyuncular.
kanat açmak * birini korumak, himaye etmek.
kanat alıştırmak * bir işe alışmaya çalışmak.
kanata * Ağzı geniştek kulplu su kabı.
kanatçık * Küçük kanat.
* Baklagillerin çiçek tacında bulunan, yan iki taç yapraktan her biri.
* Kuşların eğreti kanadı; başparmak ve birinci parmak kemiklerine bağlıteleklerinin bütünü.
kanatış * Kanatmak işi veya biçimi.
kanatlandırma * Kanatlandırmak işi.
kanatlandırmak * Çok sevinmesine sebep olmak.
kanatlanış * Kanatlanmak işi veya biçimi.
kanatlanma * Kanatlanmak işi.
kanatlanmak * Uçmaya başlamak.
* Uçmak, kanat açmak.
* Çok sevinmek.
kanatlı * Kanadı olan.
kanatlılar * Böceklerin kanatlı olanlarını içine alan alt sınıf.
kanatma * Kanatmak işi.
kanatmak * Kanamasına yol açmak veya kanamasını sağlamak.
kanatsız * Kanadı olmayan.
kanatsızlar * Böcekler sınıfının kanatsız olan en ilkel biçimlerini kapsayan alt sınıfı.
kanava * 343 kanaviçe.
kanaviçe * El işleri için kullanılan seyrek dokunmuşketen bezi.
* Bu bezin üzerine yapılmışolan işleme.
* Çuval olarak kullanılan kendirden veya kenevirden yapılmışseyrek bez.
kanayan yara olmak * sürekli sıkıntı, üzüntü ve zarar veren bir durumda olmak.
kanayış * Kanamak işi veya biçimi.
kanbiyit * Hidratlıdoğal demir silikat.
kanca * Bir şey çekmeye yarar ucu demir çengelli çubuk.
kancabaş * Altıveya sekiz çift kürekle çekilen, dar, uzun bir çeşit kayık.
kancacı * Metal zincir imalâtında palet zincirlerine monte edilebilmesi için palet zincirlerinin uçtaki baklalarına özel
kanca takan kimse.
kancalama * Kancalamak işi.
kancalamak * Kancayı bir şeye takmak.
* Kancayıatıp çekmek.
* Bir kimse veya şeyin üzerine bıktıracak kadar düşmek.
kancalanma * Kancalanmak durumu.
kancalanmak * Kanca ile tutulmak, kancaya takılmak.
kancalı * Kancası olan.
kancalı iğne * Çengelli iğne.
kancalıkurt * İpsiler familyasından, 10 mm boyunda, ağzıçift çengelli, ince bağırsaklarda yaşayan asalak solucan.
kancasız * Kancası olmayan.
kancayıtakmak (veya atmak) * bir kimsenin kötülüğü için uğraşmak.

Bir yanıt yazın