Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 30

kangren * Vücudun bir yerindeki dokunun ölmesi.
kangren olmak * vücudun bir yerindeki dokular ölmek.
* kangrenleşmek.
kangrenleşme * Kangrenleşmek işi.
kangrenleşmek * Kangren olmak.
* Bir durum veya işdüzelmeyecek duruma gelmek, uzamak.
kangrenleştirme * Kangrenleştirmek durumu veya biçimi.
kangrenleştirmek * Kangren durumunun ortaya çıkmasına sebep olmak.
kangrenli * Kangreni olan.
kanguru * Kangurugillerden, iri, otçul, memeli, ön ayaklarıkısa, art ayakları ile kuyruğu uzun ve güçlü, başıküçük,
Avustralya’da yaşayan keseli hayvan; dişisinin karnında yavrularınıtaşıyacak bir kesesi vardır (Macropus giganteus).
kangurugiller * Memelilerden, sıçrayıcı, keseli hayvanlar familyası.
kanı * İnanılan düşünce, kanaat.
kanıayaklı * Evli kadın.
kanı başına çıkmak (veya sıçramak veya toplamak) * çok öfkelenmek.
kanı bozuk * Soysuz.
kanıdonmak * donakalmak; çok şaşırmak.
kanıısınmak * (birine karşı) yakınlık duymak.
kanı içine akmak * derdini dışa vuramamak.
kanıkanla yumazlar, kanısuyla yurlar * kötülük, kötülük yapılarak düzeltilmez, ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılır.
kanıkaynamak * coşkun ve kıpırdak olmak.
kanıkaynamak * çabucak sevgi duymak.
kanıkurumak * çok usanmak,çok bıkmak.
kanıpahasına * yaralanmayıveya ölümü göze alarak.
kanısıcak * Sevimli, kendini çabuk sevdiren.
kanısulanmak * kansızlığa uğramak.
kanıtemizlenmek * öldürülenin arkasından, öldüren kişi veya yakınlarından birini öldürerek öç almak.
kanık * Elindekinden hoşnut olan, azla yetinen, yetingen, kanaatkâr.
* Tok gözlü.
kanıklanma * Kanıklanmak işi.
kanıklanmak * Edindiği bir şeyi yeter bulmak, yetinmek, kanaat etmek.
kanıklık * Elindekinden hoşnut olma durumu, kanaat, kanaatkârlık.
kanıkma * Kanıkma işi.
kanıkmak * Kanmak, gönlü kanmak.
kanıksama * Kanıksamak işi.
kanıksamak * Çok tekrarlama sebebiyle etkilenmez olmak; alışmak.
* Bıkkınlık getirmek, usanmak.
kanıksayış * Kanıksamak işi veya biçimi.
kanıma göre (veya kanımca) * düşünceme, inancıma göre.
kanına dokunmak * çok sinirlendirmek.
kanına ekmek doğramak * birinin ölümüne yol açarak sevinmek.
* birini küçük düşürmek, birine zarar vermek.
kanına girmek * birini öldürmek veya öldürtmek.
* (bir kızın) kızlığını bozmak.
kanına susamak * belâsınıaramak.
kanınıemmek * insafsızca sömürmek.
kanını içine akıtmak * sıkıntısını belli etmemek.
kanınıkaynatmak * heyecanlandırmak, coşturmak.
kanınıkurutmak * canından bezdirmek.
kanınıyerde koymak * birini öldüreni ölümle cezalandırmamak.
kanırma * Kanırmak işi.
kanırmak * (bir şeyi) Eğip zorlayarak yerinden çıkarmak veya çıkarmaya çalışmak.
kanırtma * Kanırtmak işi.
kanırtmaç * Bir şeyi kanırmak için kullanılan değnek veya araç, bir tür kaldıraç.
kanırtmak * Büküp zorlayarak yerinden oynatmak.
kanısında olmak * inancında olmak, kanaatinde olmak.
kanış * Kanı, kanaat.
* Aldanış, kanma.

Bir yanıt yazın