Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 32

kansız cansız * Kanıaz olan, zayıf, bitkin.
kansızlaşma * Kansızlaşmak işi.
kansızlaşmak * Kanıazalmak, kansız kalmak.
kansızlık * Kanda alyuvar sayısının ve hemoglobin miktarının azalmasından ileri gelen bir hastalık durumu, anemi.
* Duygusuzluk, korkaklık.
* Soysuzluk.
kant * Şeker ve limonla içilen sıcak su.
kantar * Ağırlık sıfırken yatay duran bir kaldıraç koluna dik olarak tutturulmuş bir ibrenin sapmasıyla kütleleri
tartan araç.
* Tartılacak kütle, alttaki çengele takılınca sarmal bir yaya bağlı olan ve normal olarak sıfırı gösteren bir
okun, yanlarda gösterilmişağırlık birimleri hizasına gelmesiyle kütle ağırlığını belirleyen bir tür tartıaleti, el kantarı.
* Baskül.
* 56,452 kg ağırlığında veya kırk dört okkalık bir ağırlık ve sığa birimi.
kantar ağası * Çarşıve pazarlarda tartıaraçlarınıdenetleyen görevli.
kantar kabağı * Su kabağı.
kantar kolu * Üzerinde kantar topunun bulunduğu ve hareket ettiği demir çubuk.
kantar topu * Kantarda bir ağırlık tartılırken, dengeyi sağlayan kantar kolu üzerinde hareket ettirilebilen metal küre.
kantara çekmek (veya vurmak) * (bir şeyi) tartmak.
* birini sınama.
kantarcı * Kantar yapıp satan kimse.
* Çarşıya, pazara getirilen şeyleri tartıp vergisini toplayan görevli.
kantarcılık * Kantarcının yaptığı iş.
kantarı belinde * gözü açık, aldatılmaz.
kantarın topunu kaçırmak * ölçüyü kaçırıp aşırıdavranmak.
kantariye * Çarşıya, pazara getirilen şeylerden alınan tartıvergisi.
kantarlama * Kantarlamak işi.
kantarlamak * Kantarla ağırlığınıölçmek.
* Düşünüp taşınmak.
* Birini denemek, sınamak.
kantarlı * Ağır sövgü, ağır sövmek” anlamına gelen kantarlıküfür ve kantarlıyısavurmak deyimlerinde geçer.
kantarlıküfür * Ağır sövgü.
kantarlık * Kantar ölçüsünde olan.
kantarma * Azılıatlarızapt etmek için dillerini bastıracak biçimde yapılmışdemir araç.
kantaron * Kızıl kantarongillerden, hekimlikte kullanılan, sarıçiçekli, acıköklü, küçük bir bitki (Gentiana lutca).
* Birleşikgillerden, sarı, mavi, kırmızıçiçekli türleri bulunan otsu bir bitki (Centaurea). Bu cinsin tahıl
tarlalarında sık rastlanan mavi çiçekli bir türü, peygamber çiçeği, belemir (Centaurea cyanus).
kantat * Kahramanlık veya din konularında yazılıp bestelenen şiir veya bu şiirin orkestra eşliğindeki tek veya çok
sesli bestesi.
Kantçı * Kant’ın felsefesine ilişkin veya Kant felsefesi yanlısı olan.
Kantçılık * Kant felsefesi öğretisi.
kantin * Kışla, fabrika, okul gibi yerlerde yiyecek ve içecek maddelerinin satıldığıyer.
* Bu gibi kurumlarda işletilen ve yalnız o kuruma bağlıkimselerin yemek yediği lokanta.
kantinci * Kantin işleten kimse.
kantincilik * Kantin işletme işi.
kantiyane * Kızıl kantarongillerden, hekimlikte iştah açıcı olarak kullanılan bir tür bitki (Gentiana).
kanto * Tulûat tiyatrolarında oyundan önce genellikle kadın sanatçıların şarkısöyleyip dans ederek yaptığı gösteri.
* Bu gösteri sırasında söylenen şarkı.
kantocu * Kanto söyleyen kadın.
kantoculuk * Kantocunun yaptığı iş.
kanton * İsviçre Konfederasyonunu oluşturan devletlerden her biri.
kantonit * Doğal bakır sülfürü.
kanun * Yasa.
* Geçerli olan kural.
kanun * Dikdörtgen biçiminde, bir köşesi kesik, yassı bir sandık üzerine gerilmiştellerden oluşan, tırnak adıverilen
çalgıçlarla çalınan ince saz çalgısı.
kânun * Yılın ilk (kânunuevvel) ve son (kânunusani) ayı.
kanun adamı * Yöneticiliği sırasında kanunlara uymaktan vazgeçmeyen kimse.
kanun dışı * Yasa dışı.
kanun hükmünde kararname * Bakanlar Kurulunca yayınlanan ve kanun değerinde olan karar.
kanun koyucu * Kanun yapma veya kanun koyma yetkisi olan.
kanun lâhiyası * Kanun tasarısı.
kanun maddesi * Kanun, tüzük ve yönetmeliklerinin ayrıayrıhükümlerinin gösteren bölüm, bent, fıkra.
kanun sözcüsü * 343 yasa sözcüsü.
kanun tasarısı * Hükûmetin Büyük Millet Meclisine sunulmak üzere hazırladığı onaylanmamış, yürürlüğe konmamışkanun.
kanun teklifi * Meclis üyelerinin Büyük Millet Meclisine sunulmak üzere hazırladıklarıkanun örneği.
kanun yoluyla * kanuna göre, kanunun belirttiği gibi.
kanuncu * Kanun çalan kimse, kanunî.
* Kanun yapan veya satan kimse.
kanunen * Yasa gereğince, yasal olarak.

Bir yanıt yazın