Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 37

kapkara * Her yanıkara.
* Kömür gibi kara, simsiyah.
kapkaranlık * Çok karanlık.
kaplam * Bir kavramın ve o kavramıdile getiren terimin içerdiği varlıkların ve bireysel olayların bütünü, kapsam,
şümul.
kaplama * Kaplamak işi.
* Bir şeyin dışına süsleme veya koruma amacıyla geçirilen başka maddeden kat.
* Üstü herhangi bir başka maddeyle kaplanmışolan.
* Kalınlığı5 mm den az, ince ağaç levha.
kaplamacı * Gümüş, altın gibi değerli madenlerle kaplama işi yapan kimse.
kaplamacılık * Kaplamacı olma durumu.
* Kaplamacının işi veya mesleği.
kaplamak * Her yanınıörtmek, istilâ etmek.
* Çepeçevre sarmak.
* Bir kabın, bir kılıfın, bir örtünün içine almak.
* Yayılıp doldurmak, etkisinde bırakmak.
* Bastırmak.
* Bir yüzeyi döşemek, başka bir nesne ile örtmek.
* Kaplama adıverilen ince ağaç levhaları, değişik yöntemlerle hazırlanan tablalara yapıştırmak.
* Bir madeni bir başka madenle kimyasal bir yöntemle örtmek.
* Bir kimsenin veya bir şeyin nitelikleri herkesçe bilinir olmak.
* (duygular için) Doldurmak.
kaplamalı * Bir şeyle kaplanmış.
kaplamalımobilya * Yüzeyleri ağaç, plâstik ve benzeri levhalarla kaplanmışmobilya.
kaplamlı * Birçok şeyleri kaplamı içine alan.
kaplamsal * Kavramla ilgili bütün özellikleri bir arada bulunduran.
kaplamsallık * Kaplamsal olma özelliği.
kaplan * Kedigillerden, enine siyah çizgili, koyu sarıpostu olan, Asya’da yaşayan çevik ve yırtıcıhayvan (Felis tigris).
kaplan atlaması * Çift ayakla sıçrayıp kazanılan uçma hızıyla araç veya canlıengeller üzerinden aştıktan sonra, karşıdaki
yardımcının omuzlarına dayanıp, hız keserek ayak üstü düşme.
kaplan böcek * Başka böceklerle beslenerek tarım için çok yararlı olan kaplan böcekler familyasının örnek türü (Cicindela
campestris).
kaplan böcekler * Çok zararlı böcekleri oburca avlayarak, bitki, hayvan ve insan sağlığına yardımcı olan, güzel renkli, kın
kanatlı böcekler familyası.
kaplan derisi * Deri sanayiinde çok tutulan ve kadın giysisi yapımında kullanılan deri.
kaplanboğan * Boğan otunun bir türü, itboğan (Aconitum napellus).
kaplanış * Kaplanmak işi veya biçimi.
kaplanma * Kaplanmak işi.
kaplanmak * Kaplamak işi yapılmak.
kaplatış * Kaplatmak işi veya biçimi.
kaplatma * Kaplatmak işi.
kaplatmak * Kaplamak işini yaptırmak.
kaplayış * Kaplamak işi veya biçimi.
kaplı * Kaplanmışolan.
* Altındakini göstermeyecek kadar çok olan.
* Kabı olan.
kaplıca * Ilıca.
kaplıca * Taneleri ufak bir cins buğday (Triticum monococcum).
kaplıcalık * Kaplıcaya uygun, kaplıcada kullanmaya yarayan (şey).
kaplık * Kap kacak koymaya yarayan yer.
* Defter, kitap gibi şeyleri kaplamaya yarayan.
* Herhangi bir kap dolduracak kadar olan.
kaplumbağa * Kaplumbağalardan, çok sert ve kemiksi bir kabuk içinde yaşayan, ağır yürüyüşlü, dört ayaklı, sürüngen
hayvan (Testudo).
kaplumbağa gibi * soğukkanlıve yavaşhareket eden kimseler için kullanılır.
kaplumbağa yürüyüşü * Çok ağır yürüyüş.
kaplumbağalar * Sürüngenlerden, kara ve deniz kaplumbağalarının türlü cinslerini içine alan takım.
kapma * Kapmak işi.
* Hile ile elde edilen.
kapmaca * Kapma.
* Bkz. köşe kapmaca.
kapmak * Birdenbire yakalayarak, çekerek almak.
* Isırıp parçalamak.
* Koparmak, kıstırmak.
* İşitir işitmez veya görür görmez bellemek ve öğrenmek.
* (yer için) Ayırmak, tutmak.
* Bulaşmışolmak, geçmek.
kapnisit * Hidratlıdoğal alüminyum fosfat.
kaporta * Kaput veya ön kapak (otomobilde).
* Motorlu taşıtlarda bütün taşıtıörten, genellikle sacdan yapılmışörtü.
* Gemi içinin aydınlanmasıve hava almasıamacıyla güvertede açılmış bulunan camekânlıyer.
kaportacı * Otomobil kaportalarını onaran usta.
kaportacılık * Kaporta yapma veya onarma işi.
kapriçyo * Çalgıveya ses için bestelenmiş, serbest biçimde parça.
kapris * Geçici, düşüncesizce, değişken istek.
kapris yapmak * değişken, geçici isteklerde bulunarak huysuzca davranmak.
kaprisli * Kaprisi olan.
kaprissiz * Kaprisi olmayan.
kapsam * Sınırları içine başka konularıveya anlamlarıalma durumu, şumul.
kapsama * Kapsamak işi.
kapsama alanı * Telsiz telefonlarda konuşmanın yapılabileceği alan.
kapsamak * İçine almak, sınırları içine almak, şamil olmak.

Bir yanıt yazın