Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 38

kapsamına alma (veya alınma) * içine alma (alınma), şümullendirme (şümullendirilme).
kapsamını genişletmek * (bir şeyin) sınırları içine giren öğeleri genişletmek, şümullendirmek.
kapsamlı * Kapsamı olan.
* Kapsamı genişolan, şümullü.
kapsayıcı * Bütün özelikleri ve incelikleri içine alan tanım, kısır döngü karşıtı.
kapsız * Kabı olmayan.
* Kaplanmamışolan.
kapsül * Şişe kapağı.
* Ateşli silâhlarda horozun veya iğnenin çarpmasıyla ateşalan, bir tür özel barutla dolu, küçük, yuvarlak
metal parça.
* Oyuncak tabancalarda kullanılan, şerit biçiminde iki kâğıt tabaka arasına konmuşpatlayıcımadde.
* Lâboratuvarlarda kullanılan yarım küre biçimindeki kap.
* Bazı bitkilerde tohumları içinde taşıyan kuru kabuk.
* Bir organıveya yapıyıçevreleyen kese biçiminde zar.
* Bazı ilâçların, kolay yutulmak üzere içine konulduğu, ilâcın yapısınıetkilemeyen jelâtinden kap.
* Raflımobilyalarda raflarıtaşımak için yan tablalara açılan deliklere çakılan ortasıdelik ve silindir biçimli
metal veya plâstik araç.
* Oturma mobilyalarının, masa, sehpa gibi eşyaların ayaklarının altına çakılan, genellikle üç tırnaklıveya
ortadan çivili, tepesi bombeli, kalın sacdan pres yapılarak elde edilen araç.
kaptan * Gemi yönetimiyle ilgili en yüksek görevli.
* (spor oyunlarında) Takım başı.
* Kaptan pilot.
* Balkanlarda çete savaşıyapan milis gücünde çarpışan kimse, efe.
kaptan köprüsü * Kaptanın gemiyi yönettiği, geminin üst katında bulunan bölüm.
kaptan köşkü * Kaptan köprüsü.
kaptan paşa * Bkz. kaptanıderya.
kaptan pilot * Uçak komutanı.
* Şehirler arasıyolcu otobüslerinde sürücü.
kaptanıderya * Osmanlıdevletinde deniz kuvvetlerinin en büyük askerî ve idarî âmiri.
kaptanlık * Kaptan olma durumu.
* Kaptan mesleği ve aşaması.
kaptıkaçtı * Yolcu taşımakta kullanılan motorlu küçük taşıt.
* İskambil kâğıtlarıyla oynanan bir tür oyun.
* Kapıp kaçarak yapılan hırsızlık.
kaptırma * Kaptırmak işi.
* Marangozlukta kullanılan küçük el testeresi.
kaptırmak * Ele geçirmesine, kapmasına yol açmak.
* Vücudun herhangi bir organı, bir kaza sonucunda makine tarafından ezilmek veya koparılmak.
* Yanlış bir davranışsonucu birine uygun imkânı sağlamak, fırsat vermek.
* Elinden kaçırmak.
kapuçin * Lâtin çiçeği.
kapuska * Etli lâhana yemeği.
kaput * Asker paltosu.
* Otomobil, kamyon gibi motorlu taşıtlarda motoru örten açılır kapanır biçimde yapılan kapak, kaporta.
* Cinsî ilişkilerle geçebilecek hastalıklardan korunmak veya kadının gebe kalmasınıönlemek için erkeklerin
kullandığı ince, saydam bir çeşit kılıf, prezervatif, kondom.
kaput * İskambilde hiç el vermeden yenme.
* Kötü, bozuk.
kaput bezi * Pamuktan düz dokuma, Amerikan bezi.
kaput etmek * kâğıt oyununda karşısındakini tek sayıalmak imkânından yoksun bırakmak.
kaput gitmek (veya olmak) * kâğıt oyununda hiçbir sayıalamamak.
* hiçbir sınavıverememek.
kaputluk * Kaput yapmak için kullanılacak (kumaş).
* Kaputların konulduğu yer.
kapuz * Dar ve derin boğaz, geçit.
* İçine girilmeyen sık orman.
kapüşon * Başlık.
kar * Havada beyaz ve hafif billûrlar biçiminde donarak yağan su buharı.
kâr * Alışverişişlerinin sağladığıpara kazancı.
* Yarar, fayda.
* Maliyet fiyatıyla satışfiyatıarasındaki fark.
kar baykuşu * İskandinavya ve kuzey kürede yaşayan koyu renk benekli büyük baykuş(Nyctes scandica).
kâr bırakmak * kazanç getirmek.
kar çiçeği * Süsengillerden, beyaz ve pembe çiçekler açan soğanlı bitki (Leuconium).
kar dikeni * Dişotugillerden, pembe çiçekli bir tür çalı(Acantholimon echinus).
kâr etmek * kazanç elde etmek, yarar sağlamak.
* etki yapmak.
* iyi gelmek, etkisi iyi olmak.
kâr etmemek * yararı olmamak, etki yapmamak.
kâr getirmek * bir şey para kazandırmak.
kar gibi * temiz, beyaz.
kâr haddi * Kazanç sınırı.
kar helvası * Pekmez karıştırılmışkar.
* İcat edenlerin bile beğenmedikleri şey.
kar ispinozu * Asya ve Avrupa’nın yüksek yerlerinde, karlık bölgelerde yaşayan serçeye benzer küçük ötücü kuş
(Montifringilla nivalis).
kâr koymak * bir şeyin maliyet fiyatıüzerine kâr payınıkatmak, kazanç koymak.
kar kuşu * Serçegillerden, karlıdağların doruklarında yaşayan, bacaklarıve parmaklarıtüylü bir kuş(Plectrophenax
nivalis).
kar kuyusu * Yazın kullanılmak üzere içinde kar saklanan kuyu, karlık.
kâr merkezi * Bir işletmenin veya şirketin kendi kâr veya zararlarından sorumlu olarak çalışan, yerine göre tamamen
bağımsız davranabilen birimi.
kâr payı * Herhangi bir malın maliyet fiyatıüzerine konulan ve satıcıya kalan kazanç.
* Bir işletmenin maliyet giderleri ve zararlarıçıkarıldıktan sonra kalan net kârın pay senedi başına düşen
bölümü, temettü hissesi.
kâr paylaşımı * Bir işletmenin ve şirketin yıl sonu kârlarından çalışanlarına, bir teşvik yöntemi olarak, pay verilmesi.
kar sapanı * Kayarken kayak uçlarını birbirine yaklaştırma, arka uçlarını ise birbirinden uzaklaştırmayla sağlanan
frenleme durumu.
kar yağmak * kar yere düşmek.
kâr zararın kardeşidir * ticarette sadece kâr etmek düşünülmez, zarar da edilebilir.
kara * Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak.
kara * En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı.
* Bu renkte olan.
* Esmer.
* Çoğu kez tür belirtmeye yarar.
* Kötü, uğursuz, sıkıntılı.
* Yüz kızartıcıdurum, leke.

Bir yanıt yazın