Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 4

kabuk kahvesi * Antep fıstığıkabuğunun öğütülmüşve hafifçe kavrulmuşu ile yapılan ve kahveye benzer içecek.
kabuk yönetim * İçi, iç yapısı belli olmayan, belirsiz kalan yönetim.
kabuklanma * Kabuklanmak işi.
* Bir lâv akıntısıveya bir lâv gölü yüzeyinin katılaşması.
kabuklanmak * Kabuk oluşmak.
kabuklaşma * Kabuklaşmak işi.
kabuklaşmak * Kabuk durumunu almak, kabuk gibi sertleşmek.
kabuklu * Kabuğu olan.
kabuklu bit * Koşnil.
kabuklular * Kabukları, yapılarındaki kireçli tuzlar dolayısıyla sertleşmiş bulunan, solunum aygıtları balıklara benzeyen,
çok hücreli hayvanlardan eklem bacaklılar sınıfı.
kabuksu * Kabuğa benzeyen.
kabuksuz * Kabuğu olmayan.
kabuksuz yumurtlatmak * bir işi ivedilikle yaptırıp eksik kalmasına yol açmak.
kabul * Bir şeye isteyerek veya istemeyerek razı olma.
* (konuklarıveya işi olanları) Yanına sokma, katına alma.
* Sunulan bir şeyi, armağanıalma.
* Bir öneriyi uygun bulma, onaylama.
* Bir yere alınma.
* Rıza veya izin, akseptans.
kabul etmek * bir şeye isteyerek veya istemeyerek razı olmak.
* yanına, katına almak.
* bir armağanıalmak.
* onaylamak.
kabul eylemek * kabul ettirmek.
kabul günü * Ev hanımlarının konuk ağırladıkları belirli gün.
kabul kredisi * Kabulün vadesinden önce poliçeyi kabul eden bankaya belirli bir tarihte belirli bir meblâğın ödeneceğine
dair anlaşmadan sonra bankanın açtığıkredi.
kabul odası * Büyük konak veya dairelerde konukların oturtuldukları büyük oda.
kabul salonu * Resmî konukların ağırlandığı büyük konuk salonu.
kabul töreni * Resmî konuklarıkarşılama töreni.
kabul yeri * Bkz. kabul odası; kabul salonu.
kabullenme * Kabullenmek işi.
kabullenmek * Kabul etmek.
* Hakkıyokken veya istemeyerek kendine mal etmek.
kaburga * Eğe kemiklerinin oluşturduğu kafes.
* Bkz. Eğe.
* Gemilerde dışkaplamanın dayandığı iskelet.
kaburgalarıçıkmak (veya sayılmak) * çok zayıf olmak.
kâbus * Karabasan.
* Acı, sıkıntı, korku veren.
kâbus basmak (veya çökmek) * büyük sıkıntı, korku duymak.
kâbus gibi * kâbusa benzer, kâbusu andıran.
kâbuslu * Karabasan dolu, sıkıntılıve korkulu.
kabuz * Yalan, palavra.
kabuzcu * Yalancı, palavracı.
kabz * El ile tutma, kavrama.
* Azrail tarafından ruh teslim alınma, ölme.
* “Alma” anlamında “ahzükabz” teriminde kullanılır.
kabza * Tutulacak yer, tutak, sap.
kabzımal * Meyve ve sebze üreticileri ile satıcılar arasında aracılık eden kimse, komisyoncu.
kabzımallık * Kabzımal olma durumu.
* Kabzımalın yaptığı iş.
kacak * Bkz. kap kacak.
kaç * Herhangi bir şeyin niceliğini sormak için kullanılan soru sıfatı.
* (cümle, soru cümlesi olmadığında) Birçok.
-kaç / -keç * Bkz. -gaç / -geç.
kaç para eder? * neye yarar, ne değeri var?.
kaç paralık (adam veya şey) * değersiz.
kaç parça olayım! * (birçok işler karşısında) hangi birine yetişeyim!.
kaç zamandır * belirsiz, fakat çok zamandan beri, çoktan beri.
kaça * (fiyat için) Ne kadara?.
kaça kaç * Bir yarışmada tarafların aldığısayıveya derecenin oranını belirtir.
* Yarışma, tartışma, kavga ve benzeri gibi durumlarda tarafların oranını belirtir.
* İki kişinin karşılıklı olarak gizlice sayıyazıp tahmin etmesine dayanan bir oyun.
kaça patlamak * ne kadara mal olmak, fiyatıne olmak.
kaçacak delik aramak * korku ile saklanacak yer aramak.
kaçak * Bağlı bulunduğu yerden veya yasadan kaçan, uzaklaşan kimse.
* Yasaca yapılmasıyasak olan veya yapılması için gerekli izin alınmayan.
* Yasaca belirtilmişgerekli gümrük ve vergileri ödenmeden bir yere sokulan veya bir yerden çıkarılan.
* Bir kaptan, bir borudan gaz, sıvıveya bir telden akım kaçması.
* Yasalara, kurallara uymayarak, gizlice.
* Gizlice kaçırılmışolan mal veya madde.
kaçak güreşmek * asıl konuya girmeksizin başka şeylerden söz etmek veya politikada sık sık düşünce değiştirip esas amacını
gizlemek.
kaçakçı * Yasalara karşı gelerek bir yere mal sokan, bir yerden mal kaçıran veya bir yerde satan kimse.
kaçakçılık * Bir devletin yasalarına karşı gelerek yapılan ticaret.
* Bir ülkeye gizli olarak, gümrüğü ödenmemiş, yasaklanmışmal sokma işi.
* Gizli olarak, sezdirmeden kaçırma işi.

Bir yanıt yazın