kara sarı | * Sarıya çalan siyah. |
kara sevda | * Umutsuz ve güçlü aşk. * Kişinin belirli bir sebep olmadan çöküntü durumuna girip çevreden gelen uyaranlara kapanması, güçlü suç ve günah duyguları içine düşmesi durumu, malihulya, melânkoli. |
kara sevdalı | * Kara sevdaya tutulmuş, melânkolik. |
kara su | * Ağır akan su. |
kara suları | * Bir devletin deniz kıyıları boyunca egemenliği altında tuttuğu belli genişlikte su şeridi. |
kara sürmek | * Bkz. kara çalmak. |
kara tahta | * Okullarda tebeşirle üzerine yazıyazılan, çoğu tahtadan, siyah ve genişlevha. |
kara tren | * Tren. |
kara vapuru | * Demir yolu taşıtı. |
kara yağız | * Sağlıklı, gürbüz, güçlü. |
kara yazı | * Kötü talih, kara baht. |
kara yel | * Kuzeybatıdan esen, genellikle soğuk, bazen fırtına niteliğinde yel, keşişleme karşıtı. |
kara yeli | * Yaz geceleri karadan denize doğru esen yel. |
kara yer | * Mezar, sin, gömüt. |
kara yolu | * Yerleşim merkezlerini karadan birbirine bağlayan yol. |
kara yosunları | * Çiçeksiz bitkiler sınıfından, nemli yerlerde yetişen, birleşim veya spor verme yoluyla üreyen, pek çok türleri bulunan bir bitki familyası. |
kara yosunu | * Çayır ve ormanlarda yumuşak bir bitki oluşturan çiçeksiz bitki, temriye. |
kara yüz | * Utanç verici, yüz kızartıcıdurum. |
kara yüzlü | * Suçlu, lekeli, günahkâr. |
karaağaç | * Kara ağaçgillerin örnek bitkisi olan, kerestesi değerli bir ağaç (Ulmus). |
karaağaçgiller | * İki çeneklilerden, yapraklarıdişli, çiçekleri demet durumunda ve meyveleri kapçık meyve olan, kara ağaç, çitlembik gibi cinsleri içine alan bitki familyası. |
karaardıç | * Güney Avrupa’da yetişen bir ardıç türü (Juniperus sabina). |
karaasma | * Loğusa otu, zeravent. |
karabacak | * Pancar fidelerinde gelişerek, fidenin ölümüne veya cılız kalmasına yol açan ve yerleştiği bölgeleri kara beneklerle örten asklımantar. * Bu mantarın sebep olduğu hastalık. |
karabakal | * Karatavukgillerden, kara renkli ardıç kuşu (Tutrdus pilaris). |
karabaldır | * Baldırıkara. |
karabalık | * Tatlısu kayası. |
karaballık | * Birtakım böceklerin çıkardıklarışekerli sıvıya yapışarak yaprak, filiz ve meyvelerin kurum karası bir renkte kaplanmasına yol açan ilkel mantar. * Bu mantarın sebep olduğu hastalık. |
karabasan | * Sıkıntılıve korkulu düş, kâbus. * Bir kimsenin içinde bulunduğu karmakarışık, sıkıntılıruh durumu. |
karabaş | * Rahip, keşiş. * Evlenmemiş, evlenmek istemeyen erkek. * Çoban köpeği. * Kışa dayanıklısert buğday. * Ballı babagillerden, çiçekleri mavi veya menekşe renginde başakçıklar durumunda olan ıtırlı bir bitki (Lvendula staechas). * Bir hücreli özel bir asalağın, hindinin karaciğerine yerleşerek yaptığı, büyük ölçüde ölümlere yol açan kümes hastalığı. |
karabatak | * Karabatakgillerden, balıkla beslenen, gagasıuzun ve sivri, kara tüylü bir deniz kuşu (Phalacrocorax). |
karabatak gibi | * bir görünüp bir ortadan kaybolan (kimse). |
karabatakgiller | * Leyleksiler takımının, örnek hayvanıkarabatak olan bir familyası. |
karabet | * Yakınlık. * Hısımlık. |
karabiber | * Karabibergillerin örnek bitkisi olan, zeytinsi, meyvelerin taneleri yuvarlak, yapraklarıkalp biçiminde, tırmanıcı bir bitki (Piper nigrum). * Bu bitkinin baharat olarak kullanılan kuru ve siyah tanesi. * Sevimli ve ufak tefek esmer güzeli. |
karabibergiller | * Taçsız iki çeneklilerden, karabiberle türlerini içine alan bir bitki familyası. |
karabina | * Namlusu genellikle yivli, kısa ve hafif bir tüfek. |
karabinyer | * İtalyan jandarmalarına verilen ad. |
karabuğday | * Karabuğdaygillerden, tohumları için yetiştirilen, bir yıllık bitki (Fagopyrum). |
karabuğdaygiller | * Taçsız iki çeneklilerden, ravent, kuzukulağı, kurtpençesi, çobandeğneği ve karabuğday gibi sapları boğumlu, çiçekleri başak veya salkım durumunda bazıtürleri hekimlikte kullanılan bitkileri içinde toplayan bir familya. |
karaburçak | * Baklagillerden, hayvan yemi ve gübre olarak kullanılan bir tür, küşne (Ervum ervilla). |
karaca | * Rengi karaya yakın olan, esmer. |
karaca | * Geyikgillerden, boynuzlarıküçük ve çatallı bir av hayvanı(Capreolus). |
karaca | * Üst kol. |
karaca darısı | * Buğdaygillerden, hayvanlara yedirilmek için ekilen bir bitki (Panicum milliaceum). |
karaca kemiği | * Bkz. kol kemiği. |
karaca kuruca | * Esmer, zayıf ve çelimsiz bir biçimde. |
karaca ot | * Bir çöpleme türü (Helloborus niger). * Çörek otu. |
karacı | * Kara kuvvetlerine bağlı(subay, astsubay veya er). |
karacı | * Birine işlemediği bir suçu veya kendisinde bulunmayan bir ayı bıyükleyen, kara çalan, iftiracı, müfteri. |
Kategoriler