karbonatlama | * Karbonik asit alabilen maddelere bu gazıvererek onlarıkarbonat durumuna dönüştürme. |
karbonatlamak | * Karbonat durumuna dönüştürmek. |
karbonatlı | * İçinde karbonat olan. |
karbondioksit | * Renksiz, kokusuz, yoğunluğu 152,0°C de ve 36 atmosfer basıncında kolayca sıvılaşan ekşimsi tatta bir gaz (CO2). |
karbonhidrat | * Yağlar ve yumurta akımaddeleri yanısıra, insan ve hayvanların organik besinlerinden en önemlisi olan organik kimya birleşiklerinin genel adı. |
karbonifer | * Karbon dönemi. |
karbonik | * Karbonla ilgili olan. |
karbonik asit | * Bir karbonla iki oksijenin birleşmesiyle oluşan bir gazın suda erimişdurumuna verilen ad. Bu gaz, organik veya başka karbonlu maddelerin çürümesinden, yanmasından, bitkilerin ve canlıların solunumundan oluşur. |
karbonil | * Birleşme değeri 2 olan karbonmonokside verilen ad. |
karbonit | * Karbon grubundan basit madde. |
karbonizasyon | * Hayvansal lifler içinde bulunan bitkisel kısımların veya selülozik liflerin giderilmesi için asitlerle sıcaklık etkisi altında işlem görmesi. |
karbonlama | * (metalürjide) Çeliğe karbon verme işlemi. |
karbonlamak | * Bir maden veya alaşımıkarbon bakımından zenginleştirmek. |
karbonlaşma | * Karbonlaşmak işi. |
karbonlaşmak | * Karbon durumuna gelmek, kömürleşmek. |
karbonlu | * Birleşiminde karbon bulunan. |
karbonmonoksit | * 0,97 yoğunluğunda, renksiz, kokusuz bir gaz. Bol miktarda ısıaçığa çıkararak mavi bir alevle yanar ve hava ile birleşerek bir çok uygulama alanı olan patlayıcı bir karışım oluşturur (CO). |
karborundum | * Aşındırıcımadde olarak kullanılan silisyum karbürün ticaretteki adı. |
karbür | * Karbonun başka bir elementle birleşmesinden oluşan madde. |
karbüratör | * Patlamalımotorlarda akaryakıtı buharlaştırıp hava ile karışmasınısağlayan cihaz. |
karbürleme | * (metalürjide) Madenî bir ürünün karbon bakımından zenginleştirilmesi. |
karcığar | * Klâsik Türk müziğinde hareketli bir makam. |
karda yürüyüp (gezip) izini belli etmemek | * kimsenin sezemeyeceği biçimde gizli işçevirmek. |
kardaş | * Kardeş. |
kardelen | * Nergisgillerden, baharda çok erken çiçek açan ve eczacılıkta kullanılan soğanlı bir bitki (Galanthus nivalis). |
kardeş | * Aynıana babadan doğmuş, veya ana babalarından biri aynı olan çocukların birbirine göre adı. * Yaşça küçük olan kardeş. * Aralarında çok değer verilen ortak bir bağbulunanlardan her biri. * Seslenme sözü olarak kullanılır. |
kardeşkanı | * Soy ve ırk bakımından aralarında yakınlık bulunma, kan bağı. |
kardeşkardeş | * Dostlukla, dostça, sevgiyle. |
kardeşkardeşi atmış, yar başında tutmuş | * kardeşler ne kadar geçimsiz olsa, kötü bir durumda birbirlerine yardım ederler. |
kardeşkavgası | * Bir ülkede yurttaşların birbirlerine karşıt düşüncelerinden doğan silâhlıçatışma. |
kardeşokul | * Bir okulun, toplumsal ve kültürel bakımdan yardıma ihtiyaç duyduğu için seçtiği ve türlü yardımlarda bulunduğu okul. |
kardeşparti | * Belli bir ortak amaca yönelen siyasî toplulukların her biri. |
kardeşpayı | * Yarıyarıya bölüşme; eşit paylarla bölüşme. |
kardeşşehir | * Ülkemizdeki bir şehirle yabancı bir ülkedeki bir şehir arasında ilişkileri özel olarak geliştirmeyi ve yakınlaştırmayıkabul eden şehirlere verilen genel ad. |
kardeşçe | * Kardeşe yaraşır (biçimde), dostça, içtenlikle. |
kardeşkanı | * Kardeşkanıağacından alınan, hekimlikte ve boyacılıkta kullanılan, koyu renkte bir sakız. |
kardeşkanıağacı | * Baklagillerden, en çok Asya’nın sıcak bölgelerinde yetişen bir ağaç (Draceane draco). |
kardeşlenme | * Kardeşlenmek işi. |
kardeşlenmek | * (ekin için) Bir kökten birkaç sap birden üremek. |
kardeşlik | * Kardeşolma durumu, uhuvvet. * Kardeşkadar yakın sayılan kimse, yakın dost. * Seslenme sözü olarak kullanılır. * Birlik, beraberlik. |
kardeşlik etmek | * kardeşgibi hareket etmek, kardeşçe davranmak. |
kardırma | * Kardırmak işi. |
kardırmak | * Karmak işini yaptırmak. |
kardinal | * Papayıseçen, danışmanlığınıyapan başpapazlardan her biri. |
kardinal kuşu | * İspinozgillerden parlak, kırmızırenkli, iri gagalı, tepelikli, ötücü bir kuştürü (Cardinalis cardinalis). |
kardinallik | * Kardinal olma durumu. * Kardinalin görevi veya makamı. |
kardiyak | * Kalple ilgili. * Kalp hastalığı olan kimse. |
kardiyograf | * Kalbin hareketlerini, grafik biçiminde kaydeden cihaz, elektrokardiyograf. |
kardiyografi | * Kalp hareketlerini kaydetme yöntemi, elektrokardiyografi. |
kardiyogram | * Kardiyografın kaydettiği kalp hareketlerinin çizgilerle gösterilmişgrafiği, elektrokardiyogram. |
Kategoriler