Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 46

kardiyolog * Kalp hastalıklarında uzmanlaşmışhekim.
kardiyoloji * Anatomi, fizyoloji ve patolojinin kalp ile ilgili bölümleri.
kardiyopati * Kalp hastalıklarının genel adı.
kardiyoskleroz * Bazen atardamar sertleşmesiyle birlikte görülen kalp dokusu sertleşmesi.
kardiyoskop * Kalp kasılmalarının incelenmesine yarayan cihaz.
kardiyoskopi * Kalp kasılmalarının kardiyoskop ile dinlenmesi.
kare * Kenarlarıve açıları birbirine eşit olan dörtgen, dördül, murabba.
* Bu biçimde olan.
* İskambil oyunlarında aynıtürden dört kâğıdın bir araya gelmesi.
kare kare * Kareleri olan, kareli.
karekök * Karesi verilen bir sayıya eşit olan sayı.
karekök almak * bir sayının kare kökünü hesaplamak.
kareleme * Karelemek işi.
* Herhangi bir çokgenle eşdeğerli bir kare çizme; eşdeğer bir kare ile hesaplama.
* Bir resmin, büyüterek veya küçülterek kopyasınıçıkarma yöntemi.
karelemek * Karelere ayırmak.
* Bir resmi büyütme veya küçültme işleminden sonra asıl örneğin oranlarınıkopyasında da elde etmek için
bir resmi eşit sayıda karelere ayırmak.
kareli * Karelere bölünmüş, üstünde kareleri olan; damalı, satrançlı.
karesel bölge * Karenin sınırladığıdüzlemsel bölge.
karesi * bir sayının kendisiyle çarpımı.
karesini almak * bir sayıyıkendisiyle çarpmak.
karfiçe * Orta boy demir çivi.
karga * Kargagillerden, kanatları geniş, tüyleri kara renkte, tarla ve bahçelere çok zarar veren kuş(Corvus).
karga * Bir şeyin asıl durumunu yitirerek, başaşağı olması.
* Yelkenleri toplama.
karga bok yemeden * çok erken bir saatte.
karga burun * Burnu karga gagasına benzeyen (kimse).
karga düleği * Acıhıyar.
karga etmek * tulumbanın kurumuşkösele supaplarınııslatarak şişirmek için üzerinden su döküp kolu işletmek.
* bir geminin serenlerini daha az yer tutsun diye veya yas belirtisi olarak eğik bir duruma getirmek.
karga gibi * çok zayıf ve esmer.
karga tulumba * Birkaç kişi birini yakalayıp elleri üstünde havaya kaldırarak.
karga tulumba etmek * birkaç kişi, birini kollarından bacaklarından tutup kaldırmak.
karga yürüyüşü * Çömelmişolarak, çift ayakla sıçrayarak yapılan yürüyüş.
kargabeyni * Pekmezle tatlıyoğurt karıştırılarak yapılan yiyecek.
kargaburnu * Uçlarıkarga gagası gibi kıvrık olan araçların ortak adı.
* Tel bükmekte kullanılan ve uçlarısivri koni biçiminde olan metalden bir tür kıskaç.
* Sanayide küçük ve yuva içine yerleştirilmişvidalarısökmeye yarayan ince, uzun ağızlıalet, kargaburun.
* Kapımandalı.
kargabüken * Bitişik taç yapraklı iki çeneklilerden, yapraklarıkarşılıklı, çiçekleri talkım durumunda olan, meyvesi zehirli
bir ağaç (Stryhnos nux-vomice).
* Bu ağacın striknin elde edilen tohumu.
kargacık burgacık * (yazı için) Çarpık, düzensiz.
kargadelen * Kabuğunun çok gevrek olmasıdolayısıyla kolay kırılan bir tür badem.
kargagiller * Kuşlar sınıfının, ötücü kuşlar takımından, örnek hayvanıkarga olan kuşlar familyası.
kargasekmez * Çok ıssız, sarp (yer).
kargaşa * Kışkırtma ve karışıklık yoluyla toplumda ortaya çıkan düzen bozukluğu, anarşi.
* Karışıklık, düzensizlik.
kargaşa çıkarmak * gürültü patırtıya yol açmak.
kargaşacı * Kargaşa çıkaran (kimse).
kargaşalık * Kargaşa durumu.
kargı * Gövdesi 5-6 m yüksekliğe erişebilen çok yıllık bir bitki (Arundo donax), kamışsaz.
* Dalyanlarda büyük balıklar için kullanılan demir kanca.
* Silâh olarak kullanılan, ucu sivri ve demirli uzun mızrak.
kargılama * Kargılamak işi.
kargılamak * Kargı ile yaralamak veya öldürmek.
kargılık * Fişeklerin konulduğu meşin kuşaklıfişeklik.
* Kamışyetişen yer.
kargıma * Kargımak işi, lânet.
kargımak * Birine, Tanrı’nın, insanların sevgi ve ilgisinden yoksun kalıp nefretlerine uğramasıdileğinde bulunmak,
ilenmek, lânet etmek, lânetlemek.
kargın * Eriyen karların oluşturduğu akarsu.
* Karla karışık yağan yağmur.
kargın * Marangozlukta kullanılan bir tür büyük rende.
Kargın * Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri.
kargış * Kargımak işi veya bu maksatla söylenen sözler, lânet, telin, beddua, alkışkarşıtı.
kargışetmek (veya vermek) * kargımak, kargışlamak, lânet etmek.
kargışlama * Kargışlamak işi.

Bir yanıt yazın