kardiyolog | * Kalp hastalıklarında uzmanlaşmışhekim. |
kardiyoloji | * Anatomi, fizyoloji ve patolojinin kalp ile ilgili bölümleri. |
kardiyopati | * Kalp hastalıklarının genel adı. |
kardiyoskleroz | * Bazen atardamar sertleşmesiyle birlikte görülen kalp dokusu sertleşmesi. |
kardiyoskop | * Kalp kasılmalarının incelenmesine yarayan cihaz. |
kardiyoskopi | * Kalp kasılmalarının kardiyoskop ile dinlenmesi. |
kare | * Kenarlarıve açıları birbirine eşit olan dörtgen, dördül, murabba. * Bu biçimde olan. * İskambil oyunlarında aynıtürden dört kâğıdın bir araya gelmesi. |
kare kare | * Kareleri olan, kareli. |
karekök | * Karesi verilen bir sayıya eşit olan sayı. |
karekök almak | * bir sayının kare kökünü hesaplamak. |
kareleme | * Karelemek işi. * Herhangi bir çokgenle eşdeğerli bir kare çizme; eşdeğer bir kare ile hesaplama. * Bir resmin, büyüterek veya küçülterek kopyasınıçıkarma yöntemi. |
karelemek | * Karelere ayırmak. * Bir resmi büyütme veya küçültme işleminden sonra asıl örneğin oranlarınıkopyasında da elde etmek için bir resmi eşit sayıda karelere ayırmak. |
kareli | * Karelere bölünmüş, üstünde kareleri olan; damalı, satrançlı. |
karesel bölge | * Karenin sınırladığıdüzlemsel bölge. |
karesi | * bir sayının kendisiyle çarpımı. |
karesini almak | * bir sayıyıkendisiyle çarpmak. |
karfiçe | * Orta boy demir çivi. |
karga | * Kargagillerden, kanatları geniş, tüyleri kara renkte, tarla ve bahçelere çok zarar veren kuş(Corvus). |
karga | * Bir şeyin asıl durumunu yitirerek, başaşağı olması. * Yelkenleri toplama. |
karga bok yemeden | * çok erken bir saatte. |
karga burun | * Burnu karga gagasına benzeyen (kimse). |
karga düleği | * Acıhıyar. |
karga etmek | * tulumbanın kurumuşkösele supaplarınııslatarak şişirmek için üzerinden su döküp kolu işletmek. * bir geminin serenlerini daha az yer tutsun diye veya yas belirtisi olarak eğik bir duruma getirmek. |
karga gibi | * çok zayıf ve esmer. |
karga tulumba | * Birkaç kişi birini yakalayıp elleri üstünde havaya kaldırarak. |
karga tulumba etmek | * birkaç kişi, birini kollarından bacaklarından tutup kaldırmak. |
karga yürüyüşü | * Çömelmişolarak, çift ayakla sıçrayarak yapılan yürüyüş. |
kargabeyni | * Pekmezle tatlıyoğurt karıştırılarak yapılan yiyecek. |
kargaburnu | * Uçlarıkarga gagası gibi kıvrık olan araçların ortak adı. * Tel bükmekte kullanılan ve uçlarısivri koni biçiminde olan metalden bir tür kıskaç. * Sanayide küçük ve yuva içine yerleştirilmişvidalarısökmeye yarayan ince, uzun ağızlıalet, kargaburun. * Kapımandalı. |
kargabüken | * Bitişik taç yapraklı iki çeneklilerden, yapraklarıkarşılıklı, çiçekleri talkım durumunda olan, meyvesi zehirli bir ağaç (Stryhnos nux-vomice). * Bu ağacın striknin elde edilen tohumu. |
kargacık burgacık | * (yazı için) Çarpık, düzensiz. |
kargadelen | * Kabuğunun çok gevrek olmasıdolayısıyla kolay kırılan bir tür badem. |
kargagiller | * Kuşlar sınıfının, ötücü kuşlar takımından, örnek hayvanıkarga olan kuşlar familyası. |
kargasekmez | * Çok ıssız, sarp (yer). |
kargaşa | * Kışkırtma ve karışıklık yoluyla toplumda ortaya çıkan düzen bozukluğu, anarşi. * Karışıklık, düzensizlik. |
kargaşa çıkarmak | * gürültü patırtıya yol açmak. |
kargaşacı | * Kargaşa çıkaran (kimse). |
kargaşalık | * Kargaşa durumu. |
kargı | * Gövdesi 5-6 m yüksekliğe erişebilen çok yıllık bir bitki (Arundo donax), kamışsaz. * Dalyanlarda büyük balıklar için kullanılan demir kanca. * Silâh olarak kullanılan, ucu sivri ve demirli uzun mızrak. |
kargılama | * Kargılamak işi. |
kargılamak | * Kargı ile yaralamak veya öldürmek. |
kargılık | * Fişeklerin konulduğu meşin kuşaklıfişeklik. * Kamışyetişen yer. |
kargıma | * Kargımak işi, lânet. |
kargımak | * Birine, Tanrı’nın, insanların sevgi ve ilgisinden yoksun kalıp nefretlerine uğramasıdileğinde bulunmak, ilenmek, lânet etmek, lânetlemek. |
kargın | * Eriyen karların oluşturduğu akarsu. * Karla karışık yağan yağmur. |
kargın | * Marangozlukta kullanılan bir tür büyük rende. |
Kargın | * Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri. |
kargış | * Kargımak işi veya bu maksatla söylenen sözler, lânet, telin, beddua, alkışkarşıtı. |
kargışetmek (veya vermek) | * kargımak, kargışlamak, lânet etmek. |
kargışlama | * Kargışlamak işi. |
Kategoriler