Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 47

kargışlamak * Kargımak.
kargışlı * Tanrı’nın ve insanların nefretine, lânetine uğramış, mel’un, lânetli.
kârgir * Bkz. kâgir.
kargo * Yük taşıyan gemi.
* Uçak, gemi vb.bir taşıtla taşınan eşya, yük.
kargocu * Kargo işiyle uğraşan kimse.
kargoculuk * Kargocunun yaptığı iş.
karha * Bkz. ülser.
karı * (genellikle iyelik ekleriyle) Bir erkeğin evlenmişolduğu kadın, eş, refika, zevce.
* Kadın.
* Yaşlı, ihtiyar.
karıağızlı * Dedikodu yapan (erkek).
karı gibi * korkak, dönek (erkek).
karıkoca * Birbirleriyle evlenmişkadın ve erkek.
karıkocalık * Karıkoca olma durumu.
kârı olmamak * yapabileceği işolmamak.
karık * Kar yağmış bir alana bakma sonucu ortaya çıkan göz kamaşması.
* Karlı bir alana bakma sonucu kamaşmış(göz).
karık * Bağve bahçe sulamak için açılmışsu yolu, ark.
* Bu arklar arasında kalan toprak parçası.
* Sabanla açılan çizi.
karıklama * Meralarda yüzey akışınıönlemek ve toprak nemini uzun süre koruyarak vejetasyonu geliştirmek için, 1-1,5
m aralıklarla 10-15 cm kesitinde tesviye eğrilerine paralel küçük hendeklerin açılması.
karıklamak * Karık (I) açmak.
karıkma * Karıkmak işi.
karıkmak * (göz) Fazla ışıktan kamaşmak.
* (göz) Kar yağmış bir alana bakmaktan kamaşmak.
karılaşma * Karılaşmak işi.
karılaşmak * (erkek için) Huylarıkadın huylarına benzemek, kadın gibi davranmak.
karılı * (herhangi bir nitelik veya nicelikte) Karısı olan.
karılıkocalı * Karıkoca birlikte.
karılık * Kadın olma durumu.
* Evli kadının kocasına göre olan durumu veya görevi.
karılık etmek * (evli bir kadın) kocasına olan görevini yerine getirmek.
* (erkek için) döneklik etmek, hile yapmak.
karılma * Karılmak işi.
karılmak * Karmak işi yapılmak, karışmak.
* (hayvan) Çiftleşmek.
karım köylü * Karısıköylü.
* Kılı bık.
karıma * Karımak işi.
karımak * Yaşlanmak, kocamak, ihtiyarlamak.
karın * İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi.
* Döl yatağı, rahim.
* (bazışeylerde) Şişve içi boş bölüm.
* Mide.
* İç, gönül, akıl, kafa.
* gelen ve yansımışdalgaların girişimiyle oluşan duraklıdalgalarda en büyük genlikte titreşen noktalar.
karın ağrısı * Karında duyulan ağrı.
* Çekilmez, sevilmeyen kimse veya adı, niteliği bilinmeyen şey.
karın boşluğu * Kaburga kemikleriyle kalça kemiklerinin arasında vücudun her iki yanında bulunan bölge.
karın çatlağı * Karın fıtığı.
karın doyurmak * geçinmek.
karın zarı * Karın boşluğunun içini, bu boşluğun içinde bulunan bağırsakları, öbür organlarıkaplayan ve tutan zar,
periton.
karın zarı iltihabı * Bkz. karın zarıyangısı.
karın zarıyangısı * Karın zarının had veya kronik iltihabı, peritonit, karın zarı iltihabı.
karınca * Zar kanatlılardan, birçok türü bulunan böceklerin genel adı(Formica).
* Madenlerde, döküm sırasında arada hava kalmaktan veya pastan ileri gelen ufak boşluk.
karınca asidi * 343 formik asit.
karınca belli * Beli çok ince olan.
karınca duası * Bereket getirdiğine inanılan dua.
karınca duası gibi * çok küçük, sık ve okunaksız (yazı).
karınca kaderince * Bkz. karınca kararınca.
karınca kararınca * Az da olsa, elinden geldiği kadar.
karınca kuşu * Karıncayiyen.
karınca kuşugiller * Karıncayiyengiller.
karınca yuvası * Karıncaların barındığıyer.
karınca yuvası gibi kaynamak * çok kalabalık ve hareketli olmak.
karıncaezmez * Çok merhametli, ince duygulu (kimse), karıncaincitmez.

Bir yanıt yazın