karikatür | * İnsan ve toplumla ilgili her tür olayıkonu alarak abartılı bir biçimde belirten, düşündürücü ve güldürücü resim. * Beceriksizce yapılmışşey, taslak. |
karikatürcü | * Karikatür çizen sanatçı, karikatürist. |
karikatürcülük | * Karikatür çizme sanatı. |
karikatürist | * Karikatürcü. |
karikatürize | * Karikatür durumuna getirilmişolan. |
karikatürize etmek | * karikatürleştirmek. |
karikatürleştirme | * Karikatürleştirmek işi. |
karikatürleştirmek | * Karikatür durumuna getirmek. * Bir şeyin, bir olayın belirtilmesi gereken özelliklerini bozarak, yererek, gülünç duruma getirerek anlatmak. |
karikatürlük | * Karikatür çizmeye yarayan araç, gereç, karikatür yapmak için kullanılan malzeme. * Karikatür konusunu oluşturan olay. * Karikatür olma durumu. |
karina | * Gemi omurgası. * Gemi teknesinin su içinde kalan bölümü. |
karina etmek (veya karinaya basmak) | * gemiyi karinası ortaya çıkacak biçimde bir yanıüzerine yatırmak. |
karinalılar | * Omurgalıhayvanlardan kuşlar sınıfının hemen bütün kuşları içine alan büyük bir bölümü. |
karine | * Karışık bir işveya sorunun anlaşılmasına, çözümlenmesine yarayan durum, ipucu. * Belirti. |
karine ile anlamak | * sözün gelişinden çıkarmak. |
kariyer | * Meslek, uzmanlık. |
kariyer yapmak | * uzmanlık alanında çalışmak, uzmanlaşmak, ihtisas yapmak. |
karizma | * Büyüleyicilik, etkileyicilik. |
karizmatik | * Büyüleyici, etkileyici. |
karkara | * Uzun bacaklılardan, bataklık bölgelerde yaşayan, kışısıcak ülkelerde geçiren, başısorguçlu turna. |
karkas | * Demirli betonla yapılmışyapı. * Kemikli sığır eti. |
karlama | * Karlamak işi. |
karlamak | * Kar yağmak. |
karlanma | * Karlanmak işi veya durumu. |
karlanmak | * Kar ile örtülmek, kar ile kaplanmak. |
karlı | * Üstünde kar bulunan. * Kar yağan. |
kârlı | * Kârı olan, kazançlı. |
kârlı iş | * İyi para getiren işveya çalışma alanı. |
karlık | * Kar kuyusu. * Dışıhasır örgüsüyle kaplı, içinde kar veya buz koymak için bölmesi bulunan, soğutucu olarak kullanılan büyük şişe. |
Karluk | * Eski Türk boylarından biri. |
karma | * Karmak işi. * Ayrıtürden olan öğelerin karıştırılmasıyla oluşmuş, muhtelit. |
karma eğitim | * Erkek ve kız öğrencilerin aynı okulda bir arada okumalarınısağlayan eğitim. |
karma ekonomi | * Özel ve kamu kesimlerini kaynaştırma amacını güden, her iki kesimin birlikte girişimlerini ön gören ekonomi siyaseti. |
karma okul | * Karma eğitim uygulanan okul. |
karma sergi | * Birçok ressamın eserlerini sergilediği yer. |
karma tamlama | * İsim tamlamasındaki isimlerden birinin veya ikisinin sıfat almasıyla kurulan tamlama: Tok evin aç kedisi. Yeşil köşkün lâmbası gibi. |
karmaç | * Yapı işlerinde harcıkarmaya yarayan alet, mikser. |
karmak | * Karıştırmak, bibirine katmak. * Toz durumundaki bir şeyi sıvı ile karıştırarak çamur veya hamur durumuna getirmek. |
karmakarış | * Çok karışık, karmakarışık. |
karmakarışetmek | * çok karışık duruma getirmek. |
karmakarışolmak | * çok karışık duruma gelmek. |
karmakarışık | * Dağınık, düzensiz, çok karışık. * Huzursuz, kararsız, karmaşık. |
karmakarışık etmek | * çok karışık duruma getirmek. |
karmakarışık olmak | * çok karışık duruma gelmek. |
karmalık | * Karma olma durumu. |
karman çorman | * Çok karışık ve düzensiz. |
karman çorman etmek | * çok karışık ve düzensiz duruma getirmek. |
karman çorman olmak | * çok karışık ve düzensiz duruma gelmek. |
karmanyola | * Şehir içinde ıssız yolda ölümle korkutarak yapılan soygunculuk. |
karmanyolacı | * Karmanyola yoluyla adam soyan kimse. |
karmanyolacılık | * Karmanyolacı olma durumu. * Karmanyola yoluyla soygun yapma işi. |
Kategoriler