Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 53

karyola * Üzerine yatak yapılıp yatılan tahta veya metal kerevet.
kas * Tellerden oluşan ve kasılarak vücut hareketlerini sağlayan organ ve bu organın telsi dokusu, adele.
kas doku * Canlının hareketini sağlayan, kasılabilen telleri kapsayan hücreler topluluğu.
kas tutukluğu * İşe alıştırılmamışkasların çalışma durumunda duyulan ağrıve sızı.
kasa * Para veya değerli eşya saklamaya yarayan çelik dolap.
* Ticarethanelerde para alınıp verilen yer.
* Bazı oyunlarda oyunu yönetme veya para karşılığında fişverme işi.
* Vagon, kamyon veya traktörün yük taşımak için şasiye bağlanmışüst bölümünü oluşturan parça.
* Tahta veya sentetik maddelerden yapılmış, dört köşe, sağlam ambalaj parçası, sandık.
* (basımcılıkta) Dizgi harflerinin konulduğu gözlerden oluşan tabla.
* Kapıve pencerelerin sabit olarak tutturulduğu asıl çerçeve.
* Biribiri üzerine istif edilerek yüksekliği ayarlanabilen atlama aracı.
kasa defteri * İşletmelerde günlük alışverişhareketlerinin kaydedildiği defter.
kasa fişi * Satın aldığımal veya hizmet için ödediği para karşılığında müşteriye yazar kasadan çıkarılarak verilen küçük
kâğıt belge.
kasa sayımı * Günlük kasa mevcudunun, kasanın devredilmesinden önce, sayılıp belirlenmesi.
kasaba * Şehirden küçük, köyden büyük, henüz kırsal özelliklerini yitirmemişolan yerleşim merkezi.
kasabacık * Küçük kasaba.
kasabalı * Kasaba halkından olan.
kasacı * Veznedar, vezneci.
kasadar * Ticarî kuruluşlarda kasada oturup para alıp veren kimse.
kasalama * Kasalamak işi.
kasalamak * Kasalara yerleştirmek.
kasalanma * Kasalanmak işi.
kasalanmak * Kasalara yerleştirmek.
kasalı * Kasası olan.
kasalık * Kasa yapımına elverişli ince dilinmiştahta.
kasap * Sığır, koyun gibi eti yenecek hayvanlarıkesen veya dükkânında perakende olarak satan kimse.
* Bu alışverişin yapıldığıdükkân.
* Kan dökücü, hunhar.
kasaphane * Kesim evi, mezbaha, kanara.
kasaplık * Kasap olma durumu veya kasabın yaptığı iş.
* Kesim evine gönderilip kesilmek için ayrılmış(hayvan).
* Kan dökücülük, hunharlık.
kasar * Bkz. kastar.
kasara * Geminin başve kıç tarafında, asıl güverteden yüksek olan kısa güverte.
kasatura * Süngü gibi, tüfeğin namlusu ucuna takılan veya bel kayışına asılı olarak taşınan bir çeşit bıçak.
kasavet * Üzüntü, tasa, kaygı, sıkıntı.
kasavet çekmek * üzülmek, tasalanmak.
kasavet etmek * üzülmek, kaygılanmak.
kasavetlenme * Kasavetlenmek işi.
kasavetlenmek * Kasavet sahibi olmak.
kasavetli * Üzüntülü, sıkıntılı, tasalı, kaygılı.
kasavetsiz * Üzüntüsüz, sıkıntısız, tasasız, kaygısız.
kasayıdevretmek * işletmelerde nöbetleşe çalışan kasadarlar kasa mevcudunu birbirine aktarmak.
kâse * Cam, çini, toprak vb. den yapılmışderince çanak.
kâsecik * Küçük kâse.
* Kulağın dolambacında bulunan ve lenf ile dolu olan küçük zarsı organ.
kâseletme * Kâseletmek işi.
kâseletmek * Kâse kullanarak işyapmak.
kasem * Ant içme, yemin etme.
kaset * İçinde, görüntü ve seslerin kaydedildiği, gerektiğinde yeniden kullanılmasınısağlayan bir manyetik şeridin
bulunduğu küçük kutu.
kasetçalar * Ses kaydetmeden, sadece kaset çalan araç.
kasetçi * Kaset satan kimse.
kasetçilik * Kasetçinin yaptığı işveya meslek.
kasık * Vücudun karın ile uyluk arasındaki bölümü.
kasık bağcı * Kasık bağıyapan veya satan kimse.
kasık bağı * Fıtığı içeride tutmak için kullanılan bağ.
kasık biti * Genellikle üreme organlarıçevresindeki kıl diplerinde yerleşen bir tür bit (Phthirus pubis).
kasık çatlağı * Kasık fıtığı.
kasık otu * Karanfilgillerden, saz biçiminde ince sapları olan, güzel çiçekler açan, kasık yaralarına yararlısayılan bir
bitki (Herniaria hirsuta).
kasıl * Kasla ilgili olan, adalî.
kasıl duyumlar * Kasların iradeli kasılmasıyla ortaya çıkan hareketlerin düzenlenmesine yardım eden duyumlar.

Bir yanıt yazın