kâtibe | * Kadın yazman, kadın sekreter. |
kâtibiadil | * Noter. |
katil | * İnsan öldüren kimse, cani. * Öldürücü, ölüme sebep olan. |
katil | * Öldürme. |
katil etmek | * Bkz. katletmek. |
kat’îleşme | * Kesinleşme. |
kat’îleşmek | * Kesinleşmek. |
katillik | * Katil olma durumu. |
kâtip | * Sekreter, yazman. |
kâtiplik | * Sekreterlik, yazmanlık. |
kat’iyen | * Hiçbir zaman, asla. * Kesin olarak, kesinlikle. |
kat’iyet | * Kesinlik. |
katkı | * Bir işin yapılmasına, gerçekleşmesine emek, bilgi, para vb. ile katılma, yardım. * Bir şeye katılan başka bir madde, ek. * Metal ve alaşımların hazırlanmasısırasında içlerine katılan değişik nitelikteki maddeler. * Düğün günü davetlilerin öğleye kadar gönderdikleri armağan. |
katkımaddesi | * Petrol ürünlerine katıldığızaman, bunlara istenilen özellikleri sağlayan veya doğal özelliklerini kuvvetlendiren uygun bir madde. |
katkıpayı | * Bir işe, bir ortaklığa girişte ödenen ücret. |
katkıda bulunmak | * bir şeyin oluşmasına, gelişmesine veya gerçekleşmesine emek, bilgi, para vb. ile yardım etmek. |
katkılanma | * Katkılanmak işi. |
katkılanmak | * İçine bir katkıkarışmak. |
katkılı | * İçine yabancımadde katılmışolan, karışık, saf olmayan. |
katkısız | * Üzerine veya içine hiçbir şey katılmamış, katışıksız, saf. * Niteliği hiçbir etki ile değişmeyen, tam, bozulmamış. |
katlama | * Katlamak işi. * Mayasız hamurdan yapılan, peynirli veya peynirsiz pide; yufka. |
katlamak | * Kâğıt, kumaşgibi nesneleri üst üste kat oluşturacak biçimde bükmek. |
katlandırma | * Katlandırmak işi. |
katlandırmak | * Katlanmasını sağlamak. |
katlanılma | * Katlanılmak işi. |
katlanılmak | * Katlanmak işi yapılmak. |
katlanış | * Katlanmak işi veya biçimi. |
katlanma | * Katlanmak işi. |
katlanmak | * Katlamak işi yapılmak. * Hoşolmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak, tahammül etmek. |
katlatma | * Katlatmak işi. |
katlatmak | * Katlatmak işini başkasına yaptırmak. |
katlayış | * Katlamak işi veya biçimi. |
katletme | * Katletmek işi. |
katletmek | * İnsan öldürmek. |
katlı | * Katlanmış, bükülmüş. * Katıveya katları olan. |
katlıkur | * Az gelişmişülke ekonomilerine özgü birden çok döviz kuru uygulama yöntemi. |
katliam | * Topluca öldürme, kırım, soy kırımı. |
katma | * Katmak işi, ilhak. * Katılmış, eklenmiş, ulanmış, munzam. * Kıldan veya yünden yapılmışip, sicim. |
katma bütçe | * Özel gelirleri olan ve genel bütçe dışında kalan bütçe, mülhak bütçe. |
katma değer vergisi | * Satın alınan mal ve yiyecekten alınan peşin vergi. |
katmak | * Bir şeyin içine, üstüne veya yanına, niteliğini değiştirmek veya niceliğini artırmak için başka bir şey eklemek, karıştırmak, ilâve etmek. * Birlikte göndermek. * Döllenmeyi sağlamak için erkek hayvanıdişinin yanına salmak. |
katmak | * birbirine düşürmek, aralarını bozmak. |
katmalı | * Cismin üç ana renkteki görüntüsünün tek bir film üzerinde yer aldığı, bir renkli film işlemi. |
katman | * Birbiri üzerinde bulunan yassıca maddelerin her biri, tabaka. * Altında veya üstünde olan kayaçlardan gözle veya fiziksel olarak az çok ayrılabilen, kalınlığı bir cm den az olmayan tortul kayaç birimi. * Bir topluluğu oluşturan kümelerden her biri, tabaka. |
katman bulut | * Gri renkli, sise benzeyen fakat yere kadar inmeyen bulut tabakası, stratus. |
katmanlaşma | * Katmanlaşmak işi. |
katmanlaşmak | * Üst üste gelmişkatmanlar durumunda yerleşmek. |
katmanlı | * Katmanları olan, katmanlardan olucan, tabakalı. |
katmer | * Bir şeyi oluşturan katlardan her biri. * Arasına yağveya kaymak sürülerek katlanmışhafif ateşte, kızartıldıktan sonra üzerine fıstık tozu serpilmiş ince yufka ekmeği. |
katmer kaldırmak | * karışıklık çıkarmak. |
Kategoriler