Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 63

kavrayış * Kavrama, anlama, algılama yetisi.
* Bir algının doğrudan doğruya kavranması.
kavrayışlı * Kolayca anlama, algılama yetisi olan.
kavrayışsız * Kavrayıcı olmayan.
kavruk * Kavrulmuşolan.
* Yaşının ilerlemesine karşılık iyi gelişmemişolan.
* Kurumaya yüz tutmuş.
kavrukluk * Kavruk olma durumu.
kavrulma * Kavrulmak işi.
kavrulmak * Kavurmak işi yapılmak.
* İyi gelişmemek, ufak, zayıf, cılız kalmak.
kavruluş * Kavrulmak işi veya biçimi.
kavşak * Akarsu, yol gibi uzayıp giden şeylerin kesiştikleri veya birleştikleri yer.
kavşak adası * Kavşak içindeki hareketleri tanzim eden, üçgen, daire, dörtgen, damla vb. şekillerde olabilen ve dış
kenarları bordür taşı ile sınırlandırılmışyapı.
kavuk * İçi boşşey.
* Sarık sarılan başlık.
* İdrar torbası, mesane.
kavuk sallamak * bir kimseye yaranmak için onun söz veya davranışlarınıuygun bulmak, onaylamak.
kavukçu * Kavuk yapan veya satan kimse.
* Birine yaranmak için onun söz veya davranışlarınıuygun bulan, onaylayan kimse.
kavuklu * Kavuk giymiş.
* (ilk harf büyük) Orta oyununda hikâyeyi anlatıp asıl görevi üstlenen, espri ve komiklik yapan kişi.
kavukluk * Kavuk koymaya yarayan küçük raf.
kavun * Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, iri meyveli bir bitki (Cucum).
* Bu bitkinin genellikle güzel kokulu, sulu ve etli meyvesi.
kavuncu * Kavun satan kimse.
kavuniçi * Pembeye çalan sarırenk.
* Bu renkte olan.
kavunsu * Kavuna benzeyen, kavunu andıran.
kavurga * Buğday, mısır gibi tahılların kuru yemişgibi yenilmek için ateşte kavrulmuşu.
kavurma * Kavurmak işi.
* Tencerede pişirilip kendi yağıyla kızartıldıktan sonra dondurulup saklanan et.
* Kavrulmuşolan.
kavurmacı * Kavurma yapan veya satan kimse.
kavurmaç * Kavrulmuş buğday.
kavurmak * Bir şeyi bir kabın içinde su katmadan kızartarak pişirmek.
* (rüzgâr, soğuk, sıcak vb. için) Kurutmak; yakmak.
* Çok üzmek, yakmak, mahvetmek.
kavurmalı * İçinde kavurma bulunan.
kavurmalık * Kavurma yapmaya elverişli yiyecek.
* Kavurma için ayrılmış.
kavurtma * Kavurtmak işi.
kavurtmak * Kavurmak işini yaptırmak.
kavuruş * Kavurmak işi veya biçimi.
kavuşma * Kavuşmak işi, buluşma, telâki.
* Erişme, elde etme.
* (güneşiçin) Batma.
* Mantar ve yosun sınıfından bazıaşağı bitkilerde, yeni bir birey oluşturmak için iki ayrıhücrenin birleşmesi.
kavuşmak * Ayrıkalınan, sevilen bir kimseyle bir araya gelmek, onu yeniden görmek.
* Yokluğu çekilen veya çok istenen bir şeye erişmek, onu elde etmek.
* Katılmak.
* Bir araya gelmek, birleşmek.
* (güneşiçin) Batmak.
* Varmak, ulaşmak.
kavuştak * Şarkıve türküde tekrarlanan dize, nakarat.
kavuşturma * Kavuşturmak işi.
kavuşturmak * Kavuşmasınıveya kavuşmalarını sağlamak.
kavuşulma * Kavuşulmak işi.
kavuşulmak * Bir araya gelinmek, birleşilmek.
kavuşum * Yer yuvarlağı bir uçta kalmak üzere, yerin, güneşin ve herhangi bir gezegenin bir doğru üzerine gelmeleri,
içtima.
kavuşum devri * Bir gezegenin iki kavuşumu arasında geçen zaman aralığı.
kavuşur su yosunları * Üremeleri kavuşma yoluyla olan su yosunları.
kavut * Kavrulmuşve dövülmüştahıl ununa şeker veya tatlıyemişkatılarak yapılan yiyecek.
kavuz * Buğdaygillerin başağında, başakçıklarıveya çiçeğisaran kabuk.
* İçi boş, kabuklu yemiş.
kavuzlular * Bir çeneklilerden, çiçeklerinde renkli taç yaprağıyerine, kavuz denilen yeşil renkte yapracıklar bulunan bitki
takımı.
kavzama * Kavzamak işi.
kavzamak * Sıkıtutmak, kavramak.
* Korumak, muhafaza etmek.
kay * Yağmur, yaz yağmuru.
kay * Kusma.
kay etmek * kusmak.
kaya * Büyük ve sert taşkütlesi.
* Kayaç.
kaya balığı * Kaya balığı gillerden, kayalık yerlerde yaşayan, çoğu koyu renkli küçük balık (Gobius gobius).
kaya balığı giller * Kemikli balıklardan, küçük boyda iri başlı, yüzgeçleri karın üzerinde tekerlek biçiminde olan bir familya.

Bir yanıt yazın