Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 67

kaymak bağlamak (veya tutmak) * sütün veya bir sıvıının üzerinde kaymak oluşmak, kaymaklanmak.
kaymak gibi * bembeyaz ve pürüzsüz.
* tadı güzel ve yumuşak.
kaymak kâğıdı * Özen isteyen baskılarda kullanılan, düzgün, parlak, pürüzsüz kâğıt, kuşe kâğıdı, papyekuşe.
kaymak tabakası * Bir toplumun seçkin ve zengin kesimi.
kaymak takımı * 343 kaymak tabakası.
kaymak taşı * Parlatılmaya elverişli, yumuşak, beyaz, yarısaydam bir tür mermer, su mermeri, albatr.
kaymakaltı * Yağıalınmışsüt.
kaymakam * Bir ilçenin en büyük yönetim görevlisi, ilçebay.
* Yarbay.
kaymakamlık * Kaymakam olma durumu.
* Kaymakamın görevi.
* Kaymakamın makamıve bu makama bağlıresmî dairelerin bütünü.
* İlçe, kaza.
kaymakçı * Kaymak yapan veya satan kimse.
kaymaklanma * Kaymaklanmak işi.
kaymaklanmak * Kaymak bağlamak, kaymak tutmak.
kaymaklı * Kaymağı olan.
* Üzerine veya içine kaymak konulmuşolan.
kaymaklıdondurma * Sütten yapılmışdondurma.
kayme * Kâğıt para, kaime.
kaymelik * Herhangi bir kayme değerinde olan.
kaynaç * Volkan bölgelerinde, belli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak, gayzer.
kaynaç taşı * Kaynaçlarda oluşan silisli çökelti, gayzerit.
kaynağınıalmak * (bir yerden) esas almak, bir esasa veya desteğe dayandırmak.
kaynak * Bir suyun çıktığıyer, kaynarca, pınar, memba.
* Bir şeyin çıktığıyer, menşe.
* Bir haberin çıktığıyer.
* Araştırma ve incelemede yararlanılan belge.
* Herhangi bir enerjinin oluşup çevreye yayıldığıyer.
* İki metal veya yapay parçayıısıl yolla birleştirme yöntemi, kaynaştırıp yapıştırma işi.
kaynak kişi * Sağlam, güvenilir, doğru bilgiler edinilen kimse.
kaynak makinesi * Kaynak yapımında kullanılan makine.
kaynak suyu * Kaynağın veya gözemin başında alınan su.
kaynak yapmak * iki metal veya yapay parçayıısıyoluyla birleştirmek.
kaynakça * Belli bir konu, yer veya dönemle ilgili yayınlarıkapsayan veya en iyilerini seçen eser, bibliyografya,
bibliyografi.
kaynakçacı * Kaynakça hazırlayan kimse.
kaynakçı * Kaynak yapan kimse.
kaynakçılık * Kaynak yapma işi.
kaynakhane * Kaynak işleri yapılan yer.
kaynaklanma * Kaynaklanmak işi veya durumu.
kaynaklanmak * Kaynak hâlini almak.
kaynama * Kaynamak işi.
kaynama noktası * Saf bir sıvının belirli bir basınçta kaynamaya başladığısıcaklık.
kaynamak * Bir sıvı, sıcaklığı belli bir dereceyi bulunca, buhar durumuna geçerek fokurdamak.
* (böyle bir sıvının içinde bulunan şey) Fokurdamak.
* (yemek için) Pişmek, haşlanmak.
* Yerden çıkmak.
* (kırık, çatlak kemik veya metal parçaları için) Eski durumunu almak, birbirine yapışmak.
* (yara için) Kapanmak, iyileşmek.
* (mayalı bir şey için) Kabarıp köpürmek.
* (mide için) Ekşimek.
* Çalkantıdurumunda olmak, dalgalanmak.
* Çok miktarda bulunmak.
* Gizli bir işçevirmek, için için hazırlanmak.
* (bir yerde) Huzursuzluk, tedirginlik olmak.
* İstenildiği gibi olmamak, gerçekleşmemek.
* Arada kaybolmak.
* Artmak, çoğalmak, yoğunlaşmak.
kaynana * Kadına göre kocasının, kocaya göre karısının annesi, kayın valide.
kaynana ağzı * İleri geri veya yersiz konuşma, gereksiz dedikodu yapma.
kaynana zırıltısı * Bir sap çevresinde çevrilen, çevrildikçe takırtılı bir ses çıkaran çocuk oyuncağı.
kaynanadili * Dil biçiminde yassıve dikenli dalları olan bir kaktüs türüne halkın verdiği ad.
* Bir iğne oyasıörneği.
kaynanalık * Kaynana olma durumu.
* Kaynanaya yakışır davranış.
kaynanalık etmek * (kaynana) geline veya damada kötü davranmak.
* bir yakınına gereğinden çok karışmak.
kaynar * Kaynamakta olan.
* Çok sıcak.
* Kaynak, pınar.
kaynarca * Kaynak.
* Sıcak su kaynağı.
* Hastalara kaynatılarak içirilen pekmez, yağve baharat karışımı.
kaynaşık * Birbirine kaynamış, kaynaşmış.
* Kıpırdak, oynak (kadın).
kaynaşma * Kaynaşmak işi.
* Kalabalığın çok olduğu bir yerde kıpırdanma, hareketlilik.
* Huzursuzluk.
kaynaşmak * Ayrılmayacak bir biçimde birleşmek.
* Çok kalabalık ve kıpırdak olmak, hareket etmek.
* Birbirine iyice uymak.
* Uyuşmak, yakın ilişki kurmak, derinleştirmek.
* Birleşmek.
* Huzursuzluk olmak.
kaynaştırma * Kaynaştırmak işi.
* Kelime veya birleşik kelime içerisinde bir araya gelen seslerin birbirlerini etkileyerek kısalmaya yol açması
olayı: Kayın ana > kaynana, kayın ata > kaynata, sütlü aş> sütlaç gibi.
kaynaştırma sesi * Ünlü ile sona eren bir kelimeye ünlü ile başlayan bir ek geldiğinde araya giren y sesi: İki-y-i, oda-y-a, soruy-u vb.
kaynaştırmak * Kaynaşmasını sağlamak.
kaynata * Kadına göre kocasının, kocaya göre karısının babası, kayın baba, kayın peder.
kaynatalık * Kaynata olma durumu.

Bir yanıt yazın