Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 68

kaynatılma * Kaynatılmak işi.
kaynatılmak * Kaynatmak işi yapılmak.
kaynatma * Kaynatmak işi.
kaynatmak * Kaynamasını sağlamak.
* Kaynak yapmak.
* Konuşmak, sohbet etmek.
* Belli etmeden almak; unutturmak.
kaynayan kazan kapak tutmaz * için için gelişen olaylar veya duygular bir yerde patlak verir.
kaynayış * Kaynamak işi veya biçimi.
kaypak * Kayagan, kaygan.
* Sözünde durmaz, dönek.
kaypakça * Biraz kaypak.
* Sözünde durmayarak, döneklik ederek.
kaypaklaşma * Kaypaklaşmak işi.
kaypaklaşmak * Kaypak bir duruma gelmek.
kaypaklık * Kaypak olma durumu.
* Sözünde durmazlık, döneklik.
kaypama * Kaypamak işi.
kaypamak * Ayağıkaymak.
kayra * Yüksek tutulan veya sayılan birinden gelen iyilik, lütuf, ihsan, atıfet, inayet.
* Bkz. Tanrıkayrası.
kayracılık * Evrendeki bütün olaylarıtanrısal sebebe dayandıran, insanların ancak Tanrıkayrasıyla, bağışıyla
kurtulabileceğini ileri süren öğreti, providansiyalizm.
kayrak * Ekime elverişli olmayan, taşlı, kumlu toprak.
* Yassı, düz taş.
* Bileği taşı.
kayran * Orman içinde genişve çıplak alan, düzlük.
kayrılma * Kayrılmak işi.
kayrılmak * Kayırmak işi yapılmak.
kayser * Roma, Bizans ve Alman imparatorlarına verilen unvan.
kayşa * Kayşamak olayı, kayma, göçü, heyelân.
kayşama * Kayşamak işi.
kayşamak * Kaya, toprak vb.yerinden koparak aşağıya kaymak.
kayşat * Kayşama sonucu yerinden kopmuşparça.
kaytaban * Sürü, deve sürüsü.
* Başı boş, düzensiz.
kaytak * Kuytu.
* Sözünde durmayan.
* Yağcı, dalkavuk, numaracı.
kaytaklık * Kaytak olma durumu.
kaytan * Pamuk veya ipekten sicim.
* Yelkeni yarıkapatmak için kullanılan örgü halat.
kaytan bıyıklı * İnce ve uzun bıyıklı.
kaytanlı * Kaytanı olan, kaytanla dikilmiş.
kaytarıcı * İşten kaçan kimse.
kaytarış * Kaytarmak işi veya biçimi.
kaytarma * Kaytarmak işi.
kaytarmacı * Kaytaran (kimse).
kaytarmacılık * Kaytarmacının işi.
kaytarmak * Geri çevirmek, iade etmek.
* İşten kaçmak.
kayyım * Bkz. kayyum.
kayyum * Cami hademesi.
* Belli bir malın yönetilmesi veya belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse.
kayyumluk * Kayyum olma durumu.
* Kayyumun görevi.
kaz * Perde ayaklılardan, uzun, beyaz veya gri boyunlu, suda ve karada yaşayan, uçan, yabanî veya evcil kuş
(Anser).
* Budala.
kaz ayağı * Bkz. kazayağı.
kaz gelen yerden tavuk esirgenmez * büyük çıkarlar beklenen yerde küçük fedakârlıklar yapılmalıdır.
kaz kafalı * Anlayışsız, kavrayışsız, kafasız.
kaza * Can veya mal kaybına veya zararına sebep olan kötü olay.
* Vaktinde kılınmayan namazıveya tutulmayan orucu sonradan dinî kurallara uygun olarak yerine getirme.
* Yargı, yargılama.
* Kadının görevi.
* İlçe, kaymakamlık.
kaza dairesi * Yargıçevresi.
kaza etmek * vaktinde kılınmayan namazı, tutulmayan orucu dinî kurallara uygun olarak yerine getirmek.
kaza ile * kazara.
kaza kurşunu * Yanlışlıkla gelen mermi.
kaza ve kader * alın yazısı.
kazaen * Kazara.

Bir yanıt yazın