kazmaç | * Bkz. kazaratar. |
kazmak | * Herhangi bir araçla toprağıaçmak, oymak. * Bu yolla çukur, kuyu, yol vb. oluşturmak. * Hakketmek. |
kazmir | * Bkz. kaşmir. |
kazolit | * Hidratlıdoğal kurşun ve uranyum silikat. |
kazulet | * Kocaman. |
kazurat | * Dışkı. |
ke | * Türk alfabesinin on dördüncü harfinin adı. |
kebap | * Doğrudan doğruya ateşte veya kap içinde susuz olarak pişirilmişet. * Kızartma, çevirme veya kavurma yoluyla hazırlanan her türlü yiyecek. * Kavrulmuş, kızarmış. * Yanmış, yanık. |
kebapçı | * Kebap yapıp satan kimse. * Kebap yenilen veya satılan yer. |
kebapçılık | * Kebapçı olma durumu. |
kebaplı | * Kebabı olan, içine kebap konulmuşolan. |
kebaplık | * Kebap yapılmaya elverişli, kebap yapılmak için ayrılmış. |
kebe | * Kısa kepenek. |
kebere | * Gebre otu. |
kebir | * Büyük, ulu. * Yaşça büyük, yaşlı. |
kebze | * Kürek kemiği. |
kebzeci | * Koyunların kebzesine bakarak gelecekten haber verdiğini ileri süren kimse. |
keçe | * Yapağıveya keçi kılının dokunmadan, yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş. * Bu kumaştan yapılmışolan. * Yere serilen halı, kilim gibi yünlü döşemelik. |
keçe külâh etmek | * aldatmak, kandırmak. |
keçe külâh olmak | * ordudan veya resmî görevden çıkarılmak. |
keçeci | * Keçe yapan veya satan kimse. |
keçecilik | * Keçe yapma veya satma işi. |
keçeleme | * Keçelemek işi. * Keçeleşmek işi. |
keçelemek | * Bir nesneye keçe geçirmek. * Metal bir yüzeyi keçeyle parlatmak. |
keçelenme | * Keçelenmek işi. |
keçelenmek | * Keçeleşmek. |
keçeleşme | * Keçeleşmek işi. |
keçeleşmek | * Telleri birbirinin içine girip karışarak ayrılmaz olmak. * (deri) Pürüzlü duruma gelmek, keçe gibi olmak. * Vücudun bir yeri uyuşup duyarlığı azalmak. |
keçeleştirme | * Keçeleştirmek işi. |
keçeleştirmek | * Keçeleşmesine yol açmak. |
keçeli | * Keçesi olan. |
keçesini sudan çıkarmak | * güç olan bir işi, durumu yoluna koyarak rahatlamak. |
keçeyi suya atmak | * ar ve namusu hiçe saymak. |
keçi | * Gevişgetirenlerden, eti, sütü, derisi ve kılı için yetiştirilen, memeli evcil hayvan (Capra hircus). * Bu hayvanın dişisi. * İnatçı. |
keçi inadı | * Bir türlü yumuşamayan vazgeçilmeden sürdürülen inat. |
keçi kömüreni | * Yapraklarısoğan terine kullanılan bir tür yaban sarımsağı. |
keçi mantarı | * Bkz. ak mantar. |
keçi postu | * Keçinin derisinin terbiye edilmesi ile yapılan post. |
keçi sakal | * Sakalıyalnız çenede sivri ve seyrek olarak bulunan. |
keçi söğüdü | * Bataklıklarda ve nemli ormanlarda çok bulunan bir söğüt türü (Salix caprea). |
keçi yemişi | * Yaban mersini. |
keçi yolu | * Engebeli yerlerden gelip geçenlerin ayak izlerinden oluşan, tekerlekli araç işlemeyen dar yol, çığır, patika. |
keçiboynuzu | * Baklagillerden, kerestesi marangozlukta, kabuklarıtabaklıkta kullanılan bir ağaç, harnup (Ceratonia siliqua). * Bu ağacın baklamsı, şekerli olan yemişi, harnup. |
keçiboynuzu gibi | * işi çok, verimi az olan şeyler için söylenir. |
keçiler | * Keçileri ve çeşitli koyun türlerini içine alan, dağlık, kayalık yerlerde yaşayan, hafif yapılı, çevik geviş, getiren hayvanlar sınıfı. |
keçileri kaçırmak | * delirmek veya bir bunalım içinde bulunmak. |
keçileşme | * Keçileşmek işi. |
keçileşmek | * İnadıtutmak. |
keçilik | * İnatçılık. |
keçilik etmek | * inat etmek. |
Kategoriler