Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 72

keçimemesi * Sert kabuklu, iri taneli, uzunca, beyaz veya kırmızımsı bir çeşit üzüm.
keçisağan * Çobanaldatan, dağkırlangıcı.
keçisakalı * Lâdengillerden, çayırlarda, nemli yerlerde yetişen, topraklarımızraksıve çizgili çiçekleri mavimtırak veya
mor renkte lâden bitkisinin bir türü (Cistus creticus).
* Gülgillerden, beyaz veya penbe çiçekli, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen bir ağaççık, erkeçsakalı,
çayırmelikesi (Spiraea aruncus).
keçisedefi * Keçisakalı.
keçitırnağı * Kesici ağzıüçgen biçiminde olan oyma kalemi.
keçiye can kaygısı, kasaba et (veya yağ) kaygısı * başkasının büyük zararıkarşısında kendi küçük yararınıdüşünenler için sitem olarak söylenir.
keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur * gözü doymayan hırslı insanlar küçük bir çıkar için bütün varlığınıtehlikeye atar.
keder * Acı, üzüntü, dert, sıkıntı, ıstırap, tasa.
keder çekmek * acıduymak, ıstırap çekmek.
keder vermek * üzüntü vermek, kederlendirmek, tasalandırmak.
kederlendirme * Kederlendirmek işi.
kederlendirmek * Keder, üzüntü duymasına yol açmak, acıvermek.
kederleniş * Kederlenme durumu.
kederlenme * Kederlenmek işi.
kederlenmek * Kederli olmak, üzülmek, tasalanmak, mükedder olmak.
kederli * Acılı, üzüntülü, mukedder.
kedersiz * Acısız, üzüntüsüz.
kedi * Kedigillerden, köpek dişleri iyi gelişmiş, kaslarıçevik ve kuvvetli evcil veya yabanî, küçük memeli hayvan
(Felis domesticus).
kedi (veya eti) ne, budu ne? * yaşıküçük.
* imkânları, gücü sınırlı, parasıaz.
kedi balı * Erik, kayısı gibi ağaçlardan sızan bir çeşit zamk.
kedi balığı * Kedi balığı gillerden, dişleri ve solungaç yarıklarıküçük bir balık (Scyiliorhinus canicula).
kedi balığı giller * Balıklar sınıfının köpek balıklarıtakımını içine alan bir familya.
kedi ciğere bakar gibi bakmak (veya süzmek, seyretmek) * imrenerek bakmak.
kedi gibi * uysal ve sokulgan.
kedi gibi dört ayak üzerine düşmek * en güç durumdan zarar görmeden kurtulmak.
kedi ile harara girmek * geçimsiz biri ile iş birliği yapmak.
kedi ile köpek gibi * birbirleriyle geçinemeyen, anlaşamayan kimseler için söylenir.
kedi nanesi * Ballı babagillerden, kırlarda yetişen, kedilerin kokusundan çok hoşlandığı bir bitki, yaban sümbülü (Nepeta
cataria).
kedi olalı bir fare tuttu * şimdiye kadar bir tek başarılı işyapabildi.
kedi otu * İki çeneklilerden, kök sapıhekimlikte kullanılan bir bitki (Valeriana).
kedi otugiller * Yapraklarısapsız olan otsu bitkileri, seyrek olarak da çalıdurumundaki bitkileri kapsayan bitişik taç
yapraklı, iki çenekli bitkiler familyası.
kedi yavrusunu yerken sıçana benzetir * yolsuz olduğunu bildiği bir işi yaparken kendini mazur göstermek için bahane uydurur.
kedi yetişemediği (veya uzanamadığı) ciğere pis (veya murdar) dermiş * elde edemeyecekleri şeyi hor göstermeye kalkışanlar için söylenir.
kediayağı * Birleşikgillereden, süs bitkisi olarak da yetiştirilen, beyazımsı, yumuşak, sık tüylü bir bitki (Antennaria
dioica).
kedibastı * Bütün yüzeye tutkal sürmeyi gerektirmeyen işlerde, fırçayıaralıklı bastırarak tutkal sürme işi.
kedidili * Genellikle dondurmanın yanında yenilen bir tür tatlı bisküvi.
kedigiller * Kedi, aslan, kaplan, pars gibi hayvanları içine alan etçil memeli hayvanlar sınıfı.
kedigözü * Taşıtların arkasındaki kırmızırenkli işaret lâmbası.
* Yollarda ışık vurduğu zaman parlayan trafik işareti.
kedinin boynuna ciğer asılmaz * bir kimseye, kullanıp zarar vereceği, kendine mal edip ortadan kaldıracağışey emanet edilmez.
kediyaladı * Kadife veya tiftikten yapılmış bir ürünün yüzeyine verilen şekil.
kediye peynir ( veya ciğer) ısmarlamak * güvenilmeyecek birine saklaması için bir şey bırakmak.
kefal * Kefalgillerden, orta büyüklükte, çok pullu, küt başlı, gümüşrenkte, beyaz etli bir balık (Mugil cephalus).
kefalet * Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine
alma durumu, kefillik.
kefaleten * Kefalet yoluyla.
kefaletname * Bir kimsenin kefil olduğunu gösteren belge, kefillik kâğıdı.
kefalgiller * Kefallarla onlara yakın türleri kapsayan kemikli balıklar familyası.
kefaller * Kefalgiller, kum balığı giller, cennet balığı giller, uskumrugiller familyalarını içine alan kemikli balıklar
takımı.
kefaret * Bir günahıTanrı’ya bağışlatmak umuduyla verilen sadaka veya tutulan oruç.
kefaretini ödemek * cezasını çekmek.
kefe * Terazi gözlerinden her biri.

Bir yanıt yazın