keçimemesi | * Sert kabuklu, iri taneli, uzunca, beyaz veya kırmızımsı bir çeşit üzüm. |
keçisağan | * Çobanaldatan, dağkırlangıcı. |
keçisakalı | * Lâdengillerden, çayırlarda, nemli yerlerde yetişen, topraklarımızraksıve çizgili çiçekleri mavimtırak veya mor renkte lâden bitkisinin bir türü (Cistus creticus). * Gülgillerden, beyaz veya penbe çiçekli, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen bir ağaççık, erkeçsakalı, çayırmelikesi (Spiraea aruncus). |
keçisedefi | * Keçisakalı. |
keçitırnağı | * Kesici ağzıüçgen biçiminde olan oyma kalemi. |
keçiye can kaygısı, kasaba et (veya yağ) kaygısı | * başkasının büyük zararıkarşısında kendi küçük yararınıdüşünenler için sitem olarak söylenir. |
keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur | * gözü doymayan hırslı insanlar küçük bir çıkar için bütün varlığınıtehlikeye atar. |
keder | * Acı, üzüntü, dert, sıkıntı, ıstırap, tasa. |
keder çekmek | * acıduymak, ıstırap çekmek. |
keder vermek | * üzüntü vermek, kederlendirmek, tasalandırmak. |
kederlendirme | * Kederlendirmek işi. |
kederlendirmek | * Keder, üzüntü duymasına yol açmak, acıvermek. |
kederleniş | * Kederlenme durumu. |
kederlenme | * Kederlenmek işi. |
kederlenmek | * Kederli olmak, üzülmek, tasalanmak, mükedder olmak. |
kederli | * Acılı, üzüntülü, mukedder. |
kedersiz | * Acısız, üzüntüsüz. |
kedi | * Kedigillerden, köpek dişleri iyi gelişmiş, kaslarıçevik ve kuvvetli evcil veya yabanî, küçük memeli hayvan (Felis domesticus). |
kedi (veya eti) ne, budu ne? | * yaşıküçük. * imkânları, gücü sınırlı, parasıaz. |
kedi balı | * Erik, kayısı gibi ağaçlardan sızan bir çeşit zamk. |
kedi balığı | * Kedi balığı gillerden, dişleri ve solungaç yarıklarıküçük bir balık (Scyiliorhinus canicula). |
kedi balığı giller | * Balıklar sınıfının köpek balıklarıtakımını içine alan bir familya. |
kedi ciğere bakar gibi bakmak (veya süzmek, seyretmek) | * imrenerek bakmak. |
kedi gibi | * uysal ve sokulgan. |
kedi gibi dört ayak üzerine düşmek | * en güç durumdan zarar görmeden kurtulmak. |
kedi ile harara girmek | * geçimsiz biri ile iş birliği yapmak. |
kedi ile köpek gibi | * birbirleriyle geçinemeyen, anlaşamayan kimseler için söylenir. |
kedi nanesi | * Ballı babagillerden, kırlarda yetişen, kedilerin kokusundan çok hoşlandığı bir bitki, yaban sümbülü (Nepeta cataria). |
kedi olalı bir fare tuttu | * şimdiye kadar bir tek başarılı işyapabildi. |
kedi otu | * İki çeneklilerden, kök sapıhekimlikte kullanılan bir bitki (Valeriana). |
kedi otugiller | * Yapraklarısapsız olan otsu bitkileri, seyrek olarak da çalıdurumundaki bitkileri kapsayan bitişik taç yapraklı, iki çenekli bitkiler familyası. |
kedi yavrusunu yerken sıçana benzetir | * yolsuz olduğunu bildiği bir işi yaparken kendini mazur göstermek için bahane uydurur. |
kedi yetişemediği (veya uzanamadığı) ciğere pis (veya murdar) dermiş | * elde edemeyecekleri şeyi hor göstermeye kalkışanlar için söylenir. |
kediayağı | * Birleşikgillereden, süs bitkisi olarak da yetiştirilen, beyazımsı, yumuşak, sık tüylü bir bitki (Antennaria dioica). |
kedibastı | * Bütün yüzeye tutkal sürmeyi gerektirmeyen işlerde, fırçayıaralıklı bastırarak tutkal sürme işi. |
kedidili | * Genellikle dondurmanın yanında yenilen bir tür tatlı bisküvi. |
kedigiller | * Kedi, aslan, kaplan, pars gibi hayvanları içine alan etçil memeli hayvanlar sınıfı. |
kedigözü | * Taşıtların arkasındaki kırmızırenkli işaret lâmbası. * Yollarda ışık vurduğu zaman parlayan trafik işareti. |
kedinin boynuna ciğer asılmaz | * bir kimseye, kullanıp zarar vereceği, kendine mal edip ortadan kaldıracağışey emanet edilmez. |
kediyaladı | * Kadife veya tiftikten yapılmış bir ürünün yüzeyine verilen şekil. |
kediye peynir ( veya ciğer) ısmarlamak | * güvenilmeyecek birine saklaması için bir şey bırakmak. |
kefal | * Kefalgillerden, orta büyüklükte, çok pullu, küt başlı, gümüşrenkte, beyaz etli bir balık (Mugil cephalus). |
kefalet | * Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine alma durumu, kefillik. |
kefaleten | * Kefalet yoluyla. |
kefaletname | * Bir kimsenin kefil olduğunu gösteren belge, kefillik kâğıdı. |
kefalgiller | * Kefallarla onlara yakın türleri kapsayan kemikli balıklar familyası. |
kefaller | * Kefalgiller, kum balığı giller, cennet balığı giller, uskumrugiller familyalarını içine alan kemikli balıklar takımı. |
kefaret | * Bir günahıTanrı’ya bağışlatmak umuduyla verilen sadaka veya tutulan oruç. |
kefaretini ödemek | * cezasını çekmek. |
kefe | * Terazi gözlerinden her biri. |
Kategoriler