Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 78

kendi göbeğini kendi kesmek * ihtiyaç duyduğu yardım, başkalarınca esirgendiğinde işini kendi görmek.
kendi hâlinde * Hiçbir şeye karışmayan, sessiz.
kendi hâlinde bırakmak * üzerinde çalışmayarak geliştirmemek veya bakımsız bırakmak; işlememek.
kendi hâline bırakmak * ilgilenmemek, karışmamak.
kendi havasında gitmek (veya havasında olmak) * yalnız başına, istediği gibi davranmak.
kendi hesabına * (para, düşünce, davranışvb. için) kendine göre, kendince.
kendi içine çekilmek * başkasıyla ilişki kurmamak, kendi yalnız başına kalmak, inzivaya çekilmek.
kendi kabuğuna çekilmek * Bkz. kabuğuna çekilmek.
kendi kanatlarıyla uçmak * hiç kimsenin desteği veya yardımı olmaksızın yaşamak veya bir işi olumlu sonuca ulaştırmak.
kendi kendine * Kimseye danışmaksızın; kimseyle ilgisi, ilişkisi olmadan.
* Yalnız başına.
* Başkasının yardımıve ortaklığı olmadan.
* Kendiliğinden.
kendi kendine gelin güvey olmak * ilgilinin nasıl karşılayacağınıdüşünmeden bir işi olmuş bitmişsayarak sevinmek.
kendi kendini yemek (veya kendini yemek) * açığa vurmadan, gizli gizli üzülmek.
kendi köşesinde yaşamak * yalnız başına yaşamak.
kendi kuyusunu kendi kazmak * kendine zarar verecek davranışta bulunmak.
kendi payıma * kendi adıma, bana göre, bana gelince.
kendi söyler kendi dinler * ne söylediği anlaşılmaz veya söylediği şeylere önem verilmez.
kendi yağıyla kavrulmak * olanıyla geçinip kimseye muhtaç olmamak.
kendigelen * Umulmadık bir zamanda gelen ve gelişinden sevinç duyulan kimse veya şeyler için söylenir.
kendiliğinden * Başka şeylerin etkisi olmaksızın kendi kendine ortaya çıkan, bizatihi.
* İradesiz olarak gerçekleşen (hareket).
* İnsan eliyle ekilmeden yetişen, hudayinabit.
* Dışetkilerin zorlaması olmadan, iç sebeplerle oluşan süreçlerin gerçekleşme niteliği.
kendiliğinden üreme * Her türlü bilimsel üreme olaylarının dışında, yoktan var olmayıanlatan bilim dışıkuram.
kendiliğindenlik * Dıştan bir belirleme ile değil, kendi kendine gerçekleşen etkinlik.
kendilik * Bir nesnenin varlığınıveya tözünü oluşturan şey.
kendince * Kendine göre, kendi bakımından.
kendinde * Nesnenin doğal varlığı, durumu.
kendinde olmamak * bilinci, aklıyerinde olmamak.
kendinde toplamak * kendi üzerinde bulundurmak, kendi varlığı içinde yer almasını sağlamak.
kendinde toplamak * kendi üzerinde bulundurmak, kendi varlığı içinde yer almasını sağlamak.
kendinden * Kendi aklından, kendi kendine.
kendinden geçmek * bilinci işlemez olmak, kendini kaybetmek, bayılmak.
* bir şey karşısında coşkuya kapılmak, duygulanmak.
* uykuya dalmak, uyuya kalmak.
kendine … süsü vermek * kendini … gibi göstermek.
kendine gel! * aklını başına topla” anlamında bir uyarma sözü.
kendine gelmek * ayılmak.
* aklı başına gelmek.
* durumu düzelmek.
kendine has * 343 kendine özgü.
kendine kıymak * kendini öldürmek.
kendine mahsus * 343 kendine has.
kendine mal etmek * benimsemek veya saymak.
kendine özgü * Bir kimse veya şeye özgü olan kendine mahsus, kendine has.
kendine yedirememek (veya onuruna yedirememek) * başkasının kendisine yaptığı işi, onur kırıcısayarak tepki ile karşılamak; kendisinin başkasına yapmasısöz
konusu olan işi, kişiliği için onur kırıcısaydığından yapmamak.
kendine yontmak * çıkan bir fırsattan yararlanarak, başkalarınıhiç düşünmeyerek hep kendi çıkarını sağlamak.
kendini (kapıp) koyuvermek * kendine özen göstermemek, kötümser olmak.
kendini alamamak * istemeyerek bir işi yapma duruma girmek, kendini tutamamak.
kendini aşağı görmek * kendini başkalarından değersiz görmek.
kendini ateşe atmak * bile bile tehlikeli bir işe girmek.
kendini atmak * vakit geçirmeden hemen gitmek.
kendini avutmak * oyalamak.
kendini beğendirmek * başkalarına hoş, iyi, yetenekli görünmek.
kendini beğenmek * başkalarınıküçümseyerek kendini üstün görmek.
kendini bırakmak * kendine özen göstermemek.
* çevre ile ilgisini keserek yalnız bir konuyla uğraşmak.
* gevşek, rahat bir biçimde kalmak.
kendini bilen (veya bilir) * ağırbaşlıve onuru olan.
kendini bilmek * aklıve muhakemesi yerinde olmak.
* baliğolmak.
* kendinin ve çevresinin bilincine varmak.
* durum ve onuruna yakışacak biçimde davranmak.

Bir yanıt yazın