Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 80

kenevir * Kendirgillerden, sapındaki liflerden halat, çuval gibi kaba örgüler yapılan, iki evcikli bir bitki, kendir
(Cannabis sativa).
kenevir helvası * Kenevir ve şeker karışımıyapılan bir tür helva.
kenevir yağı * Kenevir ağacından yapılan yağ.
kenevircilik * Kenevir yetiştirme işi.
kengel * Kenger.
kengel sakızı * Kenger sakızı.
kenger * Birleşikgillerden, yapraklarıdikenli yaban bir bitki, eşek dikeni (Cynara cardunculus).
kenger sakızı * Kengel sütünden yapılan bir tür sakız, çengel sakızı.
kent * Şehir.
* Site.
kent soylu * Burjuva.
kent soyluluk * Burjuvazi.
kental * 100 kg ağırlığında kütle birimi.
kentçi * Kentçilik uzmanı, kentçilikle uğraşan kimse, şehirci.
kentçilik * Şehircilik.
kentet * Beşli.
kentilyon * Katrilyon kere bin.
kentler arası * Şehirler arası.
kentleşme * Kentleşmek işi.
kentleşmek * Şehirleşmek.
kentli * Şehirli.
kentlileşme * Kentlileşmek işi.
kentlileşmek * Kentli olmak durumu.
kentsel * Kentle ilgili, şehirle ilgili.
kenttaş * Aynıkentten olan kimse.
Kenyalı * Kenya halkından olan kimse.
kep * Başlık, sipersiz şapka.
* Hemşirelerin giydiği başlık.
* Bazıtörenlerde profesör ve öğrencilerin giydikleri özel başlık.
kepaze * (nesneler için) Niteliği iyi olmayan.
* Utanmaz, rezil.
* Gülünç, değersiz.
* Talim yaparken kullanılan gevşek ok yayı.
kepaze etmek * utanılacak bir duruma düşürmek.
kepaze olmak * gülünç veya utanılacak duruma düşmek.
kepazelik * Kepaze olma durumu veya kepazece davranış, maskaralık, rezalet.
kepbastı * Çift katlı büyük dalyan ağı.
kepçe * Sulu yiyecekleri karıştırmaya, dağıtmaya yarayan, uzun saplı, yuvarlak ve derince kaşık.
* Erimişmadeni kalı ba dökmek için kullanılan büyük kaşık.
* Saplı bir çembere geçirilmişolan, balık veya kelebek tutmada kullanılan ağ.
* Bir kepçenin alabildiği miktarda olan.
* Tahıl, kömür, kum gibi dökme yüklerin yüklenip boşaltılmasında kullanılan, iki veya daha çok çeneden
oluşmuşmotorlu araç.
* Gemilerde, ortasında dümen evi bulunan yuvarlak kıç çıkıntısı.
* Güreşte hasmın arkasından bacaklarıarasına el sokma oyunu.
kepçe gibi * kanat gibi öne doğru açılmış(kulak).
kepçe kulak * Kocaman ve öne doğru kulakları olan.
kepçe kuyruk * Başkalarının sırtından bedava geçinen.
kepçe surat * Çok küçük yüzü olan.
kepçeburun * Bir çeşit yaban ördeği.
kepçeleme * Kepçelemek işi.
kepçelemek * İki eli kepçe biçimine getirerek, yere düşmekte olan topu eğilerek yere değmeden kurtarmak.
kepçeli * Kepçesi olan.
kepek * Un elendikten sonra, elek üstünde kalan kabuk kırıntıları.
* Saçlıderide oluşan pulcuklar.
* Bazıderi hastalıklarında deriden dökülen parçacıklar.
kepekçi * Kepek satan kimse.
kepeklenme * Kepeklenmek işi.
kepeklenmek * Başta kepek oluşmak.
* (elma) Susuz ve tatsız duruma gelmek.
kepekli * İçinde kepeği olan.
* Üzerinde kepek oluşmuşolan.
* (elma için) Un gibi, susuz ve tatsız.
kepenek * Çobanların omuzlarına aldıklarıdikişsiz, kolsuz, keçeden üstlük.
kepenek * Pervane.
kepenek altında er yatar * insanları giydiğine bakarak değerlendirmek yanlışlara yol açar; bazen değerli kişiler eski giymişolabilir.
kepenk * Genellikle dükkânlarıkapamak için kullanılan, saç levha veya türlü biçimlerde demir veya tahta kanat.
kepenkleri indirmek * işi tatil etmek.

Bir yanıt yazın