kerpeten | * Bazınesneleri sıkmak veya çekmekte kullanılan, hareketli bir eksen çevresinde çapraz iki parçadan oluşmuş, kıskaç biçimimdeki araç. * Bu biçimde olan ve dişçekmekte kullanılan araç. |
kerpiç | * Duvar örmekte kullanılmak için kalıplara dökülüp güneşte kurutulmuşsaman ve balçık karışımı ilkel tuğla. * Kerpiçten yapılmış. |
kerpiç dökmek | * saman ve balçık karışımınıkalıplara boşaltmak. |
kerpiç gibi | * çok sert ve kuru. |
kerpiççi | * Kerpiç yapan veya satan kimse. |
kerpiçleşme | * Kerpiçleşmek işi. |
kerpiçleşmek | * Çok sert ve kuru bir duruma gelmek. |
kerrake | * İnce softan hafif ve dar bir üstlük. |
kerrakeli | * Kerrakesi olan. |
kerrat | * Birçok kez. |
kerrat cetveli | * Çarpım tablosu. |
kerte | * İşaret için yapılmışçentik veya iz, kerti. |
kerte | * Derece, radde. |
kerte kerte | * Azar azar, yavaşyavaş, tedrici. |
kerteleme | * Kerte kerte, azar azar ilerleme durumu, tedriç. |
kerteles | * Teke ile iki hörgüçlü erkek devenin geriye melezlenmesiyle elde edilen bir deve türü. |
kertenkele | * Kertenkelelerden, uzun vücutlu, sivri kuyruklu, çevik, böcekçil, küçük sürüngen hayvan (Lacertus). |
kertenkeleler | * Kertenkeleleri, bukalemun ve iguanaları içine alan dört ayaklısürüngenler takımı. |
kerteriz | * Bir yerin pusula kertelerine (II) göre bulunduğu yön. * Balıkçıların denizde sığlıkları belirlemek için kullandıkları işaretlerin bütünü. |
kerteriz almak (veya etmek) | * bir yerin hangi yönde veya geminin nerede bulunduğunu pusula ile ölçmek. |
kerteriz noktası | * Geminin bulunduğu yeri anlamak için kerteriz almaya yarayan, fener kulesi, duba, şamandıra gibi şeylerin harita üzerindeki yeri. |
kertesine gelmek | * tam yerini ve zamanını bulmak. |
kertesine getirmek | * tam sırasını, en uygun zamanınıseçmek. |
kerti | * Kerte (I). * (ekmek, et için) Bayat. |
kertik | * Kertilmişolan. * Kertilmişyer, gedik, çentik. |
kertik kertik | * Üzeri kertiklerle dolu. |
kertikleme | * Kertiklemek işi. |
kertiklemek | * Kertik açmak. |
kertikli | * Kertiği olan. |
kertilme | * Kertilmek işi. |
kertilmek | * Kertmek işi yapılmak. |
kertme | * Kertmek işi. * Çentik. |
kertmek | * Bir şeyin kenarında kertik açmak, çentmek. * Sertçe sürtünmek. |
kervan | * Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyasıtaşıyan yük hayvanıkatarı. * Toplu olarak birbiri ardınca gelen şeyler. |
kervan çulluğu | * Uzun ayaklı, uzun ve eğri gagalıkuşlar sınıfı. |
Kervan Yıldızı | * Çulpan yıldızı. |
kervana katılmak | * bir topluluğa karışmak. |
kervanbaşı | * Kervanıyöneten kimse. |
kervancı | * Kervan sahibi veya kervan güden kimse. |
Kervankıran | * Çulpan yıldızı. |
kervansaray | * Ana yollarda kervanların konaklaması için yapılan büyük han. |
kes | * Genellikle yakmak için kullanılan iri saman. |
kes | * Ayak bileklerini de içine alan kapalıjimnastik ayakkabısı. |
kesafet | * Çokluk, sıklık. * Yoğunluk. * Saydam olmama durumu, bulanıklık. |
kesat | * Alışverişte durgunluk. * Yokluk, kıtlık. |
kesatlık | * Kesat olma durumu. * Kıtlık zamanı. |
kese | * Cepte taşınan, içine para, tütün gibi şeyler konulan, kumaştan veya örgüden küçük torba. * Bazışeylerin üzerine geçirilen, kumaştan çanta biçiminde kap. * Yıkanırken kir çıkartmak için ele geçirilen, vücudu ovmaya yarayan, bürümcükten, cep biçiminde bez. * Bir kimsenin kendisine ait parasıveya serveti. * Su bitkilerinde içi hava ile dolu olan ve bitkinin suda yüzer durumda kalmasınısağlayan şişkinlik. * Herhangi bir kese miktarında olan. * Organizmanın bazı boşluklarına verilen ad. * Beşyüz kuruşluk para birimi. |
kese | * Kısa, kestirme (yol). |
kese çiçeği | * Süs için yetiştirilen ve demet olarak çiçek açan bitki (Ceanothus). |
kese kâğıdı | * İçine bazışeyler konulmak için kâğıttan yapılmışkese biçiminde torba. |
Kategoriler