Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 85

keskinletme * Keskinletmek işi veya durumu.
keskinletmek * Keskin duruma getirmek.
keskinlik * Keskin olma durumu.
kesme * Kesmek işi.
* Teneke, sac gibi şeyleri kesmek için kullanılan makas.
* Lokum.
* Çizgisel iki doğru parçasıve bir eğri yayı ile sınırlanan düzlem yüzeyi.
* İki çekimin birbirine doğrudan doğruya bağlanmasından, iki ayrıçekimin birbirini izlemesinden doğan
durum.
* Küp biçiminde veya köşeli olarak kesilmişolan.
* Kesin, değişmez, maktu.
* Nazımda veya nesirde, bir cümleyi sonu anlaşılacak biçimde yarım bırakma sanatı, kat.
kesme imi * 343 kesme işareti.
kesme işareti * Özel adlara getirilen ekleri iki sözün birleşmesi sırasında ortaya çıkan ses düşmesini veya bazıyabancı
sözlerin kesintili okunacağını belirtmek için kullanılan ( ‘ ) işaretinin adı.
kesme kaya * Baskıaltında kalarak sertleşmiştoprak.
kesme şeker * Küp biçiminde veya köşeli bir biçimde olan şeker.
kesme taş * Yola dizilmek amacıyla veya bir yapı için biçimlendirilmiştaş.
kesmece * Kesip bakarak beğenmek şartıyla.
* Aradaki değer ayrımını gözetmeksizin hepsi bir fiyattan.
* Kesilip müşteriye gösterilerek satılan.
kesmek * Bıçak, makas gibi bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak, ameliyat etmek.
* Dibinden ayırmak.
* Düzgün parçalara ayırmak.
* Kesici bir araçla yaralamak.
* Ucunu almak.
* (hayvan için) Başını gövdesinden ayırmak, boğazlamak.
* Ara veya son vermek.
* Bir şeyden yoksun bırakmak, vermemek.
* Akımıdurdurmak.
* Belirtmek, kararlaştırmak.
* (verilecek şeyin bir bölümünü) Alıkoyup vermemek.
* (para için) Basmak.
* Azaltmak, güçleştirmek.
* (iskambil kâğıtları için) Destenin üzerinden bir bölümünü kaldırıp öte yana koymak.
* Gidermek.
* Geçişi önlemek.
* Susmak.
* (hasta organı) Ameliyatla almak.
* Bölmek, ayırmak.
* (yazı, film için) Kısaltmak.
* Uydurmak, yalan söylemek.
* (rüzgâr, soğuk vb. için) Çok etkili olmak.
* Birini yermek, kötülemek.
kesmelik * Kesme taşçıkarılan ocak.
kesmik * Kesilmişsütün koyu bölümü.
* Başakla karışık iri saman.
* Taşgibi olmuştoprak parçası.
kesmikli * İçinde kesmik bulunan.
kesp * Kazanma.
kesp etmek * kazanmak, elde etmek.
kesre * Esre.
kesret * Çok olma durumu, çokluk.
kestane * Kayıngillerden, ılıman iklimlerde yetişen, 25-30 m kadar boylanabilen, kerestesi doğramacılıkta kullanılan
bir orman ağacı(Castanea sabva).
* Bu ağacın yenebilen meyvesi.
* Kestane rengi.
kestane dorusu * At donlarından açık kahve rengi olan.
kestane fişeği * İçinde tane barut ve fitilinin geçmesine yarayan küçük bir kanalı olan bir tür şenlik fişeği.
kestane kabağı * Helvacıkabağı.
kestane kabuğundan çıkmışda kabuğunu beğenmemiş * soyunu veya yetiştiği yeri, çevreyi hor görenler için kınama yollu söylenir.
kestane kargası * 343 alakarga.
kestane rengi * Açık kahve rengi.
* Bu renkte olan.
kestane suyu gibi * sulu (kahve).
kestane şekeri * Kestanenin şeker şerbeti içinde kaynatılmasıyla yapılan şekerleme.
kestaneci * Kestane kebabıyapan veya satan kimse.
kestanecik * Prostat.
* Atların her bacağında birer tane çıkan, boynuz dokusunda olan kısa ve yayvan uzantı.
kestanelik * Kestane ağaçlarıçok olan yer.
kestere * Kitre.
kestiği (veya attığı) tırnak olamamak * bir kimse, söz konusu olan kimseden değerce çok aşağı olmak.
kestirilme * Kestirilmek işi.
kestirilmek * Kestirmek işi yapılmak.
kestirim * Kestirmek işi, tahmin.
kestirip atmak * ayrıntılıdüşünmeden kesin yargıya varmak.
kestiriş * Kestirmek işi veya biçimi.
kestirme * Kestirmek işi.
* Alışılan yolun dışında kısa yol, kese.
* Amacıfazla uzatmadan anlatan.
* Kısaca, özet olarak.
* Kısa yoldan.
* Kaynatılarak limon sıkarak koyulaştırılmışşeker şerbeti.
kestirmece * Kısa yoldan olan, kısaca olan.
* Yaklaşık, tahminî.
kestirmeden * En kısa yoldan.
kestirmeden gitmek * en kısa yoldan gitmek.
kestirmek * Kesmek işini yaptırmak.
* Akıl yolu ile gerçeğe yakın bir yargıya varmak, tahmin etmek.
* Kesilmesini sağlamak, kesilmesine yol açmak.
* Karar vermek.
* Kısa bir süre uyumak.
* Anlamak, farkına varmak.
keş * Yağıalınmışsütten veya yoğurttan yapılan peynir.
* Kışiçin kurutulan yağsız, tuzsuz yoğurt.
* Aptal.
keşen * Zincirden yular veya ayak kösteği.
keşfedilme * Keşfedilmek işi.
keşfedilmek * Keşfetmek işi yapılmak.
keşfetme * Keşfetmek işi.
keşfetmek * Var olduğu bilinmeyen bir şeyi bulmak.
keşfettirme * Keşfettirmek işi.
keşfettirmek * Keşfetmesini sağlamak.

Bir yanıt yazın