Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 86

keşide * (banka ve her tür piyango ikramiyeleri için) Çekme, çekiliş.
* Eski Arap harfli yazıda bazıharflerin baştarafıyazıldıktan sonra süs için çekilen uzatma.
keşideci * Çek veya poliçe düzenleyen ve imzalayan kimse.
keşif * Ortaya çıkarma, meydana çıkarma, açma.
* Var olduğu daha önce bilinmeyen bir şeyin ortaya çıkarılması.
* Bir olay veya durumun oluşsebeplerini anlayabilmek için yerinde inceleme yapma.
* Gizli olan bir şey hakkında geniş bilgi edinme.
* Bir şeyin olacağınıönceden anlama, sezme, tahmin.
keşif kolu * Düşmanın durumunu anlamak, arazi ve yollar hakkında bilgi toplamak için gönderilen kol.
keşik * Sıra, nöbet.
keşikleme * Almaş, münavebe.
keşikleşme * Keşikleşmek işi.
keşikleşmek * Keşikle çalışmak.
keşiş * Hristiyanlarda, manastırda yaşayan, hiç evlenmemişpapaz, karabaş, rahip.
keşişhane * Keşişlerin bulunduğu yer, manastır.
keşişleme * Güneydoğudan esen yel, akça yel, kara yel karşıtı.
* Pusulada güneydoğuyu gösteren yön.
keşişlik * Keşişolma durumu.
keşke * Dilek anlatan cümlelerin başına getirilerek “ne olurdu” gibi özlem veya pişmanlık anlatır, keşki.
keşkek * İyice dövülmüşve uzun süre birlikte kaynatılmışet ve buğdayla yapılan bir yemek.
keşkekçi * Keşkek pişiren kimse.
keşki * Keşke.
keşkül * Gezici bazıdervişlerin ve dilencilerin ellerinde tuttukları, Hindistan cevizi kabuğundan, metalden veya
abanozdan yapılmışdilenci çanağı.
* Üstü, dövülmüşfıstık ve rendelenmişHindistan cevizi gibi şeylerle bezenmiş bir çeşit süt tatlısı,
keşkülüfukara.
keşkülüfukara * Keşkül.
keşleme * Keşlemek durumu.
keşlemek * Aldırışetmemek, önem vermemek, ciddiye almamak.
keşmekeş * Karışık olma durumu, karışıklık.
keşmekeşlik * Karışıklık, halledilmesi, içinden çıkılmasızor durum.
keşmir * Bkz. kaşmir.
keşşaf * Bilinmeyen çok önemli bir şeyi keşfeden.
* Keşif kolu.
* İzci.
keşşaflık * İzcilik.
ket * Engel.
ket vurmak * engel olmak, güçleştirmek.
ketal * Çirişli bir çeşit parlak bez.
ketçap * Temel maddesi baharat katılmışdomates olan İngiliz sosu.
kete * Yağlı, mayalıveya mayasız hamurdan yapılan, külde pişirilen çörek.
ketebe * Yazıcılar, kâtipler.
* El yazmasıkitaplarda yazarının adınıverdiği yer.
keten * Ketengillerden, çiçekleri mavi renkte ve beştaç yapraklı, lifleri dokumacılıkta kullanılan bir bitki
(Linumusitatissimum).
* Bu bitkinin liflerinden yapılmış(dokuma vb.).
keten helva * Kavrulmuşşekerden yapılan, pamuk görünüşünde bir çeşit helva, keten helvası.
keten helvacı * Keten helva yapan ve satan kimse.
keten helvası * Bkz. keten helva.
keten kuşu * İspinozgillerden, güzel sesli, 13 cm uzunluğunda tarla ve çalılıklarda yaşayan bir kuş(Carduelis linaria).
keten tohumu * Keten bitkisinin, yağıçıkarılan veya dövülerek hekimlikte kullanılan küçük taneleri.
ketencik * Deniz yosununun ince bir cinsi (Muscus arboreus).
* Turpgillerden, küçük sarıçiçekli, yağlı bir bitki (Chamaelina sativa).
* Bu bitkiden elde edilen, sabun yapımında ve ressamlıkta kullanılan bir yağ.
ketengiller * Ayrıtaç yapraklı iki çeneklilerden, keten ve benzeri türleri içine alan bitki familyası.
kethüda * Zengin kimselerin ve devlet büyüklerinin buyruğunda çalışan, onların birtakım işlerini gören kimse, kâhya.
kethüda bey * Yeniçeri ocağında, yeniçeri ağasından sonra gelen en yüksek makamdaki subay.
kethüdalık * Kethüdanın yaptığı iş.
keton * Karbonil grubuna iki alkil kökünün bağlanmasıyla türeyen birleşik.
ketum * Sır saklayan, ağzısıkı, ağzıpek.
ketum olmak * sır saklamak, ağzısıkı olmak.
ketumiyet * Ağzısıkılık, açmazlık, ketumluk.
ketumluk * Ketum olma durumu, açmazlık, ketumiyet.
kevel * Kuzu veya koyun postundan yapılmışkürk.
kevelci * Deri ve kürk satan kimse.
keven * Geven.

Bir yanıt yazın