Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 88

Kı brıslı * Kı brıs halkından olan kimse.
kıç * Kuyruk sokumu bölgesi, popo, makat.
* (bazı bölgelerde) Bacak, ayak.
* (deniz teknelerinde) Art taraf.
* Arka bölümde olan.
-kıç * Bkz. -gıç / -giç.
kıç atmak * (hayvan) çifte atmak.
* çok istemek.
kıç attırmak * ondan üstün olmak.
kıçıkırık * Önemsiz, değersiz şey veya kimse.
kıçın kıçın * Geri geri.
kıçın kıçın gitmek * geriye doğru gitmek, geri geri gitmek.
* (henüz yürümeyen bebek için) kıç üstü gitmek.
kıçına bakarak (veya kıçına baka baka) * başvurduğu yerden olumlu sonuç alamayarak.
kıçına tekmeyi atmak (vurmak veya yapıştırmak) * kovmak.
kıçınıyırtmak * bağırıp çağırmak.
* bütün gücünü kullanarak uğraşmak.
kıçtan bacaklı * Kısa boylu (kimse).
kıçtankara * Baştan demirleyen, kıçtan da halatlarla kıyıya bağlanan gemi.
kıçüstü * Kıçıyere gelmişdurumda.
kıçüstü oturmak * kıçıyere gelir duruma düşmek.
* herhangi bir konuda yenilmek, umduğuna ulaşamamak.
kıdem * Bir görevde rütbece eskilik.
* Bir görevde geçirilen süre.
kıdem tazminatı * Belirli süre çalıştıktan sonra ayrılan işçiye görev süresine bağlı olarak verilen para.
kıdemce * Bir işte tecrübe ve süre bakımından, kıdeme göre.
kıdemli * Bir işte eski ve tecrübesi çok olan.
* Sınıf temsilcisi, mümessil.
kıdemli başçavuş * Kıdemi olan başçavuşun rütbesi.
kıdemli üstçavuş * Kıdemi olan üstçavuş.
kıdemlilik * Kıdemli olma durumu.
kıdemsiz * Bir işte yeni ve tecrübesi az olan.
kıdemsizlik * Kıdemsiz olma durumu.
kıdım kıdım * Azar azar.
kığ * Koyun, keçi veya deve pisliği.
kığı * Kığ.
kığılama * Kığılamak işi.
kığılamak * (koyun, keçi, deve) Pislemek.
kıh * (çocuk dilinde) Kir, kirli, pis.
kıkır kıkır * İçinden gelerek, sesli bir biçimde (gülmek).
kıkır kıkır gülmek * içinden gelerek, sesli sesli bir biçimde gülmek.
kıkırdak * Kemik kadar sert olmayan, dayanıklı, esnek, bükülgen, damarsız bağdokusu.
* Sığır ve danada, hayvanın göğüs boşluğunun arka tarafının alt bölümünde bulunan parça.
kıkırdak bilimi * Kıkırdakları inceleyen bilim dalı.
kıkırdak doku * Kemiklerin bağlantıyerlerinde bulunan, katı, esnek ve saydam doku.
kıkırdaklaşmış * Kıkırdak durumunu almışhayvan dokusu.
kıkırdaklı * Yapısında kıkırdak bulunan.
kıkırdama * Kıkırdamak işi.
kıkırdamak * Kıkır kıkır diye ses çıkararak gülmek.
* Donacak kadar üşümek.
* Soğuktan donmak.
* Ölmek.
kıkırdatma * Kıkırdatmak işi.
kıkırdatmak * Kıkırdamasına sebep olmak.
kıkırdayış * Kıkırdamak işi veya biçimi.
kıkırlık * İçten gülme durumu.
kıkırtı * Kıkırdarken çıkan ses.
kıl * Bazıhayvanların derisinde, insan vücudunun belli yerlerinde çıkan, üst deri ürünü olan ipliksi uzantı.
* Keçi tüyü.
* Bitkilerde görülen, genellikle silindirimsi, içi boş, çok ince uzantı.
* Keçi tüyünden yapılmışveya dokunmuşolan.
kıl (kadar) kalmak * çok az kalmak.
kıl burun * Deniz içine uzanmışince kara parçası.
kıl çadır * Keçi kılından dokunmuşparçalarla kurulan çadır.
kıl gibi * ipince, incecik.
kıl keçisi * Vücut rengi beyazdan siyaha kadar değişmekle beraber, tel renkliler arasında en çok siyah renklisi görülen
yerli bir keçi türü.

Bir yanıt yazın