kılıç balığı | * Kılıç balığı gillerden, burnunda kılıç biçiminde bir uzantısı bulunan, kılçıksız, eti beyaz ve lezzetli, iri bir balık (Xiphias gladius). |
kılıç balığı giller | * Her türlü kılıç balığı olan, dişsiz ve pulsuz kemikli balıklar familyası. |
kılıç çalmak | * kılıçla savaşmak, kılıç ile öldürmek. |
kılıç çekmek | * saldırmak veya selâmlamak amacıyla kılıcıkınından çıkarmak. |
kılıç gagalı | * Yağmur kuşugillerden, çok ince ve uzun gagalı, tüyleri ak, kanatlarıkara bir kuş(Recurvirosta avocetta). |
kılıç kınınıkesmez | * sert ve öfkeli kişi yanındakilere zarar vermez. |
kılıç kuşanma | * Tahta yeni çıkan Osmanlıpadişahlarının İstanbul’daki Eyüp Sultan türbesine giderek törenle kılıç kuşanmaları. |
kılıç kuşanmak (veya takmak) | * kılıcı olmak ve onu taşıyacak güce ve yetkiye hak kazanmak. |
kılıç oynatmak | * egemen olarak yaşamak. |
kılıç oyuncusu | * Kılıç oyunu oynayan sporcu, eskrimci. |
kılıç oyunu | * Dürtücü kılıç, kesici kılıç ve delici kılıç adıverilen silâhlarla yapılan spor, eskrim. |
kılıç pabucu | * Kılıç kınının aşağıkısmı. |
kılıç sallamak | * kılıç ile dövüşmek, düşman üzerine kılıçla soldurmak. |
kılıç üşürmek | * kılıç çekerek saldırmak. |
kılıççı | * Kılıç yapan veya satan (kimse). * Kılıç sporuyla uğraşan (kimse). |
kılıçhane | * Kılıç yapılan yer. |
kılıçıkınına koymak | * savaşı bırakmak, savaştan vazgeçmek. |
kılıçkuyruk | * Kemikli balıklar takımından uzunluğu 8-10 cm. olan, tropik süs balığı(Xiphophorus helleri). |
kılıçlama | * Kılıçlamak işi. * Kılıcına. * Çaprazlama. |
kılıçlama kaçmak | * yan yan koşarak, çaprazlamasına gitmek. |
kılıçlamak | * Kılıçla çok sayıda insanıtopluca öldürmek, kılıçtan geçirmek. |
kılıçlayış | * Kılıçlamak işi veya biçimi. |
kılıçlı | * Kılıç taşıyan. * Kılıcı olan. * Üzerinde kılıç motifi olan. |
kılıçtan geçirmek | * çok sayıda insanıkılıçla topluca öldürmek. |
kılıf | * Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmışözel kap. * Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe. |
kılıfçı | * Kılıflama işini yapan kimse. * Kılıf yapan ve satan kimse. |
kılıfına uydurmak | * bir durum ve tutuma, yöntemine uygun biçim vermek. |
kılıflama | * Kılıflamak işi. |
kılıflamak | * Kılıf geçirmek, kılıfa koymak. |
kılıflı | * Kılıfı olan veya kılıf içinde bulunan. |
kılıfsız | * Kılıfı olmayan veya kılıf içinde bulunmayan. |
kılığına çeki düzen vermek | * giyinişine özen göstermek. |
kılığına girmek | * onun gibi giyinmek. |
kılık | * Bir kimsenin giyinişi, giyim, üst baş, kıyafet, kisve. * Bir kimsenin dışgörünüşü. * Bir kimsenin resmi, fotoğraf. |
kılık kıyafet | * Üst başve dışgörünüş. |
kılık kıyafet düşkünü | * Giyecekleri eskimişveya kötü olan. |
kılık kıyafet köpeklere ziyafet | * giyinişi ve görünüşü kötü ve tiksindirici olanlar için söylenir. |
kılık kıyafeti düzmek | * giysilerini yenilemek. |
kılıklı | * Herhangi bir kılıkta olan. * Güzel, temiz. * (birinin) huyunda olan, davranışlarınıtaklit eden. |
kılıklıkıyafetli | * İyi giyinmiş. |
kılıksız | * Giyimi düzgün olmayan, sünepe, süflî. |
kılıksızlaşma | * Kılıksızlaşmak işi. |
kılıksızlaşmak | * Kılıksız duruma gelmek. |
kılıksızlık | * Kılıksız olma durumu. |
kılıktan kılığa girmek | * giysi değiştirmek. * sık sık düşünce değiştirmek. |
kılına dokunmamak | * bir kimseye dokunacak, zarar verecek en ufak bir davranışta bile bulunmamak. |
kılını bile kıpırdatmamak (veya oynatmamak) | * bir olay karşısında ilgisiz kalmak, en küçük bir tepki göstermemek. |
kılınış | * Kılınmak işi veya biçimi. |
kılınma | * Kılınmak işi. |
kılınmak | * Kılmak işi yapılmak. |
Kategoriler