Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 91

kılır * Maydanozgillerden, bir yıllık ve özel kokulu otsu bir bitki (Ammi visnaga).
kılış * Kılmak işi veya biçimi.
kılkapan * Kehribar.
kılkıran * Bkz. saçkıran.
kılkuyruk * Ördekgillerden, uzunluğu 55-65 cm, kuyruğu sivri tüyleri ak yeşil, karışık, gagası, ayaklarımavi bir kuştürü
(Anas acuta).
* Zayıf, çelimsiz.
* Züğürt, niteliksiz, kılıksız.
kıllanma * Kıllanmak işi.
kıllanmak * Kıllarıçıkmak.
* Bıyığı, sakalıçıkmak.
kıllı * Kılı olan, kıl ile kaplı.
kılma * Kılmak işi.
kılmak * “Etmek”, “yapmak” anlamında yardımcıfiil olarak kullanılır.
* (namaz için) Yerine getirmek.
kılsız * Kılı olmayan.
kılükal * Dedikodu, söylenti.
kımıl * Yarım kanatlılardan, sap, çiçek, yaprak ve başaklarıemerek veya yiyerek ekin hastalığına yol açan, vücudu
kalkana benzeyen zararlı bir böcek (Aelia rostrata).
kımıl kımıl * Durmadan kımıldamadan bir şeyin durumunu anlatır.
kımıldama * Kımıldamak, kımıldanmak işi.
kımıldamak * Yerinden biraz oynamak.
* Yerinde hafifçe hareketlenmek.
kımıldanış * Kımıldanmak işi veya biçimi.
kımıldanma * Kımıldanmak işi.
kımıldanmak * Bkz. kımıldamak.
kımıldatma * Kımıldatmak işi.
kımıldatmak * Yerinden biraz oynatmak, hafifçe hareketlendirmek.
kımıldayış * Kımıldamak işi veya biçimi.
kımıltı * Hafif ve sürekli kımıldama.
kımız * Kısrak sütünün mayalanmasıyla yapılan, az alkollü, ekşi, eski bir Türk içkisi.
kımkım * Ağır ağır konuşan (kimse).
* Her işinde ağır davranan (kimse).
kımkım etmek * bir işi ağır ağır yapmak, oyalanmak.
kımlanma * Kımlanmak işi veya durumu.
kımlanmak * (kuşiçin) Uçmaya hazırlanmak.
* Kalkacakmışgibi kıpırdamak.
kın * Bıçak, kılıç gibi kesici araçların kabı.
* Buğdaygillerde olduğu gibi, yapraklarda sapın bir bölümünü uzunlamasına saran, genişdış bölüm.
kın kanat * Kın kanatlı böceklerin gövdeyi korumakla görevli ve çok sert yapıda birinci çift kanadı.
kın kanatlılar * Böcekler sınıfından, boynuzsu bir kın biçiminde olan birinci çift kanatlarıuçmakta kullanan öteki iki
kanadıörten, ağız parçalarıçiğnemeye, parçalamaya elverişli, bütünüyle başkalaşma gösteren bir takım.
-kın/ -kin * Bkz. -gın / -gin.
kına * Kına ağacının kurutulmuşyapraklarından elde edilen, saç ve elleri boyamakta kullanılan toz.
kına ağacı * İki çeneklilerden, tropikal bölgelerde yetişen, kurutulmuşyapraklarından kına elde edilen, beyaz çiçekli,
küçük bir ağaç (Lawsonia inermis).
kına çiçeği * Kına çiçeğigillerden, çiçekleri tüylü renkte olan, bir veya çok yıllık otsu bitki (Balsamina hortensis).
kına çiçeğigiller * İki çeneklilerden, örneği bahçelerde yetişen kına çiçeği olan bir familya.
kına gecesi * Düğünden bir gece önce, kadınların kendi aralarında, gelinin parmaklarına kına yakarken kız evinde
yaptıklarıeğlence.
kına gibi * (toz durumundaki şeyler için) çok ince.
kına yakmak (koymak, sürmek, vurmak veya yakınmak) * kınayısu ile karıştırıp bulamaç kıvamına getirerek boyanacak yere sürmek.
kına(lar) yakmak * (birinin uğradığıkötü duruma) çok sevinmek.
kınacık * Buğday pasımantarının, tahıl bitkilerinin sap ve yapraklarında oluşturduğu pas rengindeki hastalık.
kınakına * Kök boyası gillerden, asıl yurdu Güney Amerika olan, Hindistan ve Endonezya’da da yetiştirilen,
kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç (Cinchona).
* Bu bitkiden yapılan içecek.
kınalama * Kınalamak işi.
kınalamak * Kına koymak, kına ile boyamak.
kınalanma * Kınalanmak işi.
kınalanmak * Kına konulmak, kına yakılmak.
* Kına ile boyanmak.
kınalı * Kına ile boyanmışolan.
* Kınanın renginde veya kızıl renkte olan.
* Yapıncak.
kınalıkeklik * Sülüngillerden, Balkan Yarımadası, Orta ve Doğu Asya’da yaşayan, uzunluğu 38 cm olan bir kuştürü
(Alectoris graeca).
kınalıyapıncak * Bkz. yapıncak.
kınama * Kınamak işi, ayıplama, takbih.

Bir yanıt yazın