lekesiz | * Lekesi olmayan, tertemiz. * Namuslu. |
leksikbirim | * Sözlük birimi. |
leksikograf | * Sözlük yazarı, sözlükçü. |
leksikografi | * Sözlük yazarlığı; sözlük bilgisi. |
leksikolog | * Sözlük bilimci. |
leksikoloji | * Sözlük bilimi. |
lektör | * (üniversitede) Okutman. * Yayın evlerinde yayınlanmasıdüşünülen eserleri inceleyerek değerlendiren okuyucu. |
lektörlük | * Okutmanlık. |
lemis | * El ile dokunarak duyma, bir şeye el ile dokunma. |
lenduha | * Çok iri ve kaba (şey). |
lenf | * Lenf damarlarında dolaşan kanla, doku ögeleri arasında aracı görevi yapan, kan plâzmasıve lenfositten oluşan saydam, sarırenkte bir sıvı, ak kan. |
lenfa | * Lenf. |
lenfatik | * Lenfle ilgili olan. * Lenfatizme tutulmuşolan (kimse). |
lenfatizm | * Vitamin azlığından veya lenf boğumlarının hacminin artmasından doğan, derinin aşırı beyazlığı, tenin çok yumuşak olması, ayaklarda şişme ve boyundaki bezlerde büyüme gibi belirtilerle kendini gösteren bir hastalık. |
lenfosit | * Kanda, kemik iliğinde, lenfte bulunan, tek ve çok iri çekirdekli, küçük, renksiz bir kan hücresi. |
lenger | * Yayvan ve kenarları geniş, büyük bakır kap. * Bir lengerin alabileceği miktarda olan. * Gemi demiri. |
lengüistik | * Bkz. Dil bilimi. |
Leninci | * Leninciliği benimsemişveya Lenincilik yanlısıkimse. |
Lenincilik | * Lenin’in düşüncelerine dayanan bir akım. |
Leninist | * Leninci. |
Leninizm | * Lenincilik. |
lens | * Mercek. * Bkz. Kontak lens. |
lento | * Bir parçanın ağır çalınacağınıanlatır. * Bu tempoda çalınan parça. |
lento | * Kapıve pencerelerin ağaç, taşveya betondan üst eşiği, boyunduruk. |
leopar | * Pars. |
lepiska | * Leipzig şehrinde üretilen ipek. * Uzun, sarıve yumuşak (saç için). |
lepra | * Cüzam. |
lerzan | * Titrek. |
lerze | * Titreme, titreyiş. |
lesepase | * Bir sınırdan geçebilmek için verilen yazılı izin. * Bu izni gösteren belge. |
leş | * Kokmuşhayvan ölüsü. * Çok kötü kokan (şey). |
leşgibi | * (yer için) çok pis. * (koku için) rahatsız edici, ağır. * tembel veya çok yorgun. |
leşgibi sarhoş | * kör kütük sarhoş, çok sarhoş. |
leşgibi serilmek | * kollarını bacaklarınıyayarak kımıldamadan yatmak. |
leşkargası | * Kargagillerden, Avrupa ve Asya’da orman, çayır ve bahçelerde yaşayan, başıkara, vücudu kül rengi bir kuş (Corvus cornis). |
leş cil | * Leşle beslenen (hayvan). |
leş cil akbaba | * Tüyleri beyazımsı, kanat uçlarısiyah, çıplak başlıküçük akbaba. |
leşini çıkarmak | * çok dövmek, adamakıllıdövmek. |
leşini sermek | * (göz dağı olarak) öldürmek. |
leşker | * Asker. * Ordu. |
letafet | * Güzellik, hoşluk. * Yumuşaklık, incelik. |
letarji | * Yaşama işlevlerinin çok zayıfladığı, çok derin ve sürekli patolojik uyku durumu. |
Letçe | * Leton dili. |
Leton dili | * Letonya’da kullanılan dil. |
leva | * Bulgar para birimi. |
Levanten | * Yakın Doğuda yerleşmişveya evlenerek soyu karışmışAvrupa asıllıkimse. * (küçük l ile)Levantene özgü olan. |
levanti | * Bir rüzgâr türü. |
levazım | * Değişik işkollarında gerekli olan şeyler, araç ve gereçler. * Gerekli araç ve gereçleri sağlayan büro. * Ordunun lojistik hizmetinde bulunan bütün malzeme veya bu malzemeyi sağlayan bölüm. |
levazım bölüğü | * Levazım işleriyle uğraşan askerî birlik. |
levazım sınıfı | * Silâhlıkuvvetlerin, silâh ve cephanenin dışında kalan yiyecek, giyecek gibi ihtiyaçlarınısağlayan asker sınıfı. |
Kategoriler