Kategoriler
L SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük L Sayfa 4

lâkacı * Lâka veya vernik süren işçi.
lâkap * Bir kimseye veya bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir
özelliğinden kaynaklanan ad.
lâkap takmak * bir kimseye onun bir özelliğini belirtecek bir ad vermek.
lâkaplı * Herhangi bir lâkabı olan; lâkap takılmışolan.
lâkaydî * Aldırmazlık, ilgisizlik, umursamazlık, kayıtsızlık.
lâkayt * İlgisiz, aldırmaz, umursamaz, kayıtsız.
lâkayt kalmak * ilgisiz davranmak, aldırmamak.
lâkaytlık * Lâkayt olma durumu.
lâke * Lâka ile cilâlanmış.
lâkerda * Palamut, torik gibi balıklardan dilim dilim kesilerek yapılan salamura.
lâkerdacı * Lâkerda yapan veya satan kimse.
lâkırdı * Söz.
* Boşsöz, dedikodu, lâf.
lâkırdıtaşımak * Bkz. lâf taşımak.
lâkırdıağzından dökülmek * isteksiz konuşmak.
lâkırdıaltında kalmamak * Bkz. lâf altında kalmamak.
lâkırdıçıkarmak * Bkz. lâf çıkarmak.
lâkırdıebesi * Geveze.
lâkırdıetmek * konuşmak.
* dedikodu konusu etmek.
lâkırdıkavafı * Geveze.
lâkırdı olmak * sohbet edilmek.
lâkırdıyetiştirmek * bir söze karşılık vermekte gecikmemek.
lâkırdıcı * Lâkırdı bulup söyleyen, konuşkan.
* Geveze.
* Dedikoducu.
lâkırdısıağzında kalmak * konuşan kimsenin, bir başkasının söze başlamasıveya anî bir olay sonucunda sözü yarım kalmak.
lâkırdısıaz * sessiz, az konuşan, durgun kimse.
lâkırdısımı olur? * konuşulan bir şeyin önemsizliğini veya yersizliğini anlatmak için söylenir.
lâkırdısınıetmek lâkırdısınıetmek * hakkında konuşmak.
lâkırdıya boğmak * gereksiz ve boşsözlerle konuşmayıuzatmak.
lâkırdıya tutmak * konuşarak oyalamak.
lâkırdıyıağzına tıkamak * birinin sözünü bitirmesine imkân vermeden onu ters bir karşılıkla susmak zorunda bırakmak.
lâkırdıyıezip büzmek * konuşmasını beceremeyip aynışeyleri tekrarlamak.
lâkin * Ama, fakat.
lâklâk * Leyleğin gagasıyla çıkardığıses.
* Ara vermeden söylenilen saçma sapan söz dizisi, gevezelik.
lâklak etmek * karşılıklı, gelişigüzel, havadan sudan konuşmak.
lâklâka * Gereksiz, anlamsız, boşsöz.
lâklâkıyat * Boşlâkırdılar, değersiz sözler.
lâkonik * Kısa ve özlü (söz), Veciz.
lâkoz * Hanigiller familyasından yuvarlak kuyruğu bulunan bir balık türü (Epinephelus zeneus).
lâkrimal * Gözyaşı ile ilgili.
lâktaz * Süt şekerini (laktoz) üzüm şekerine (glikoz) çeviren bir bağırsak enzimi.
lâktik asit * Ekşi sütte ve bitkilerin çoğunda bulunan asit alkol, süt asidi.
lâktoz * Sütte bulunan, sütün buharlaşmasıyla kristal durumunda toplanan şeker, süt şekeri (C12H22O11).
lâl * Dili tutulmuş, konuşamaz hâle gelmiş, dilsiz.
lâl * Parlak kırmızırenkte, billûrlaşmış, saydam bir alüminyum oksidi olan değerli bir taş.
* Kırmızırenkli bir çeşit mürekkebe verilen ad.
* Parlak kırmızırenkte olan.
lâl etmek * konuşamaz duruma sokmak.
lala * Çocuğun bakım, eğitim ve öğretimiyle görevli kimse.
* Şehzadelerin özel eğitmenleri.
* Padişahların vezirlerine seslenirken kullandıklarıhitap sözü.
lala paşa eğlendirmek * işini gücünü bırakıp karşısındakinin hoşvakit geçirmesini sağlamak.
lalalık * Lala olma durumu veya lalanın görevi.
lâlanga * Yağda kızartılarak, üzerine şeker veya şerbet dökülen bir hamur tatlısı.
lâle * Zambakgillerden, yapraklarıuzun ve mızraksı, çiçekleri kadeh biçiminde, türlü renkte bir süs bitkisi (Tulipa
Gesneriana).
* Meyve koparmak için ucuna üçlü veya dörtlü bir çatal geçirilmişsırık.
* Ağır hapis mahkûmlarının boynuna geçirilen demir halka.
lâle ağacı * Manolyagillerden, ana yurdu Güney Amerika olan, çiçekleri lâleye benzeyen bir süs ağacı(Liriodendron
tulipifera).

Bir yanıt yazın