Kategoriler
L SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük L Sayfa 6

lânolin * Yapağıdan elde edilen, eczacılıkta ve parfümeride kullanılan, sarımtırak renkte bir yağ.
lânse * İleri atılmış, ortaya çıkarılmış.
lânse etmek * tanıtmak amacıyla öne sürmek, ortaya çıkarmak.
lântan * Atom numarası57, atom ağırlığı138,9, yoğunluğu 6,1 olan, beyaz, havada çabuk oksitlenen, parlak bir
alevle yanan, seyrek bulunur bir element. KısaltmasıLa.
lântanit * Birbirine çok yakın kimyasal özellikler gösteren, atom numarası57 ile 71 arasında olan, seyrek bulunan
elementlerin genel adı.
lâp * Yumuşak ve ağır bir şey düştüğünde çıkan sesi anlatır.
lâp lâp * Köpek ve kedi gibi hayvanların su içerken çıkardıklarısesi anlatır.
lâpa * Nişastalıtanelerin, su ile kaynatılarak bulamaç kıvamına getirilmişdurumu.
* Keten tohumu ve benzeri bitkilerin kaynatılmasıyla elde edilen, sıcak olarak tülbent içinde vücuda dıştan
uygulanan ilâç.
lâpa gibi * yumuşak, gevşek.
lâpa lâpa * Yassıve iri taneler durumunda.
lâpa vurmak * ağrıyıkesmek, iyileştirmek amacıyla lâpa koymak.
lâpacı * Vücutça toplu ve iri olmasına rağmen direnci az olan.
* Yorgun, bitmiştükenmiş.
lâpacılık * Tembellik gevşeklik.
lâpçın * Tabanımeşinden olan, mest, edik.
lâpçınlı * Ayağına lâpçın giymişolan.
lâpilli * Yanardağlardan fırlayan çok küçük katıparça.
lâpina * Lapinagillerden, kayalık kıyılarda, sığsularda yaşayan 25, 35 cm uzunluğunda, kırmızı benekli, mavi veya
yeşil balık (Crenilabrus pavo).
lâpinagiller * Kemikli balıklar takımına giren bir familya.
Lâpon * Lâponya halkından veya bu halkın soyundan olan kimse.
* Lâponya veya Lâponlara özgü olan (şey).
Lâponca * Lâpon dili.
Lâponyalı * Bkz. Lâpon.
lâppadak * Bir şeyin düşerken lâp sesi çıkardığınıanlatmak için kullanılır.
lârenjit * Gırtlaktaki aşırıve süreğen iltihap.
larghetto * Bir parçanın lârgodan çabuk ve hafif çalınacağınıanlatır.
* Bu biçimde çalınan müzik parçası.
largo * Bir parçanın ağır ve görkemli çalınacağınıveya söyleneceğini anlatır.
* Bu ağırlıkta çalınan müzik parçası.
lârp * Ansızın ve güçlü bir biçimde.
lârpadak * Lârp diye, ansızın.
lârva * Kurtçuk.
lârvacıl * Lârvayla beslenen hayvanlar.
laser * Bkz. lâzer.
lâskî * Yakı ile ilgili.
lâskine * İskambil kâğıtlarıyla oynanan bir oyun.
lâso * Kement.
lâsta * Kuzey Avrupa’da kullanılan, 2000 kg’a yakın gemi yüklerine ve büyük miktardaki ticaret mallarına değer
biçmeye yarayan kütle ölçü birimi.
lâsteks * Kauçuk, ipek, pamuk veya yün karışımı bir tür yapma kumaş.
* Bu kumaştan yapılmışolan.
lâstik * Kauçuktan yapılmış(şey).
* Yağmurlu havalarda ayakkabıüzerine giyilen kauçuktan pabuç.
* Kauçuktan yazısilgisi.
* Bazıtaşıtların tekerleklerine geçirilen kauçuk çember.
* Esnek, ince kauçuk veya kauçuklu şerit.
* Bir tür esnek örgü.
* Korse.
lâstik ağacı * Kauçuk.
lâstik gibi * çevik.
* (et için) az pişmiş,sert.
lâstik tutkalı * Lâstiklerin kasnağa yapıştırılmasınısağlayan madde.
lâstikçi * Lâstik ürünlerini yapan veya satan kimse.
* Otomobil lâstiğini satan kimse.
lâstikli * İçinde veya üzerinde lâstik bulunan.
* Türlü anlamlar verilebilen (söz, konuşma).
lâstikli söz * Değişik anlamlara gelebilen, farklıdeğerlendirilebilen konuşma.
lâstikotin * İnce iplik ile çok sık dokunmuşyünlü kumaş.
* Bu kumaştan yapılmışolan.
lâşe * Leş.
lâşka * Bkz. lâçka.
lâta * Dar ve kalınca tahta.
lâta * Osmanlılarda ilmiyenin giydiği bir tür üstlük.
lâtanya * (Karaip dilinden) Bazıtürleri evlerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, bazıtürlerinden de dokumalık iplik elde
edilen bir tür palmiye (Latania rubra).
lâteks * Bazı bitkilerin genellikle süt görünüşünde olan öz suyu.
lâteksli * Özünde lâteks bulunduran.

Bir yanıt yazın