Kategoriler
L SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük L Sayfa 9

leffüneşir * Birkaç adı bir sözün başında söyledikten sonra bunların sıfat veya fiillerini daha aşağıda sıralama.
legal * Kanunî, yasal, meşru.
legalleşme * Legalleşmek işi veya durumu.
legalleşmek * Legal, yasal duruma gelmek.
legato * Bir parçanın notalarının, ara vermeden birbirine bağlanarak söyleneceğini veya çalınacağınıanlatır.
legorn * Yumurta verimi çok, genellikle beyaz tüylü bir tavuk ırkı.
leğen * Genellikle, içinde bir şey yıkamak için kullanılan metal veya plâstikten, yayvan kap.
* Bütün üstün yapılı omurgalılarda, gövdenin arka veya alt ucunda bulunan, bir yandan omurganın bel
bölümüyle, öte yandan bacaklarla eklemlenen kemik çatı, havsala.
leğen başından almak * hamarat diye seçerek almak.
leğen ibrik * El ve yüz yıkamak, abdest almak için kullanılan, leğen ve ibrikten oluşan takım.
Leh * Polonya halkından veya bu halkın soyundan olan kimse.
leh * Onun için, onun tarafına, ondan yana.
* Bir şeyden veya bir kimseden yana olma.
* Yarar, menfaat, fayda.
Lehçe * Polonya dili.
lehçe * Bir dilin tarihî, bölgesel, siyasî sebeplerden dolayıses, yapıve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu, diyalekt.
* Şive, konuşma tarzı.
lehçe bilimi * Bir dilin lehçelerini inceleyen bilim dalı, diyalektoloji.
lehçeci * Lehçe bilimi uzmanı.
lehdar * Yandaş, taraftar.
lehim * Erime noktalarıdüşük metalleri tutturma işlemlerinde kullanılan, kalay ve kurşun alaşımlarının genel adı.
* Bu alaşımla yapılan işlem.
lehimci * Lehim yapan kimse.
lehimcilik * Lehim yapma işi.
lehimleme * Lehimlemek işi.
lehimlemek * Lehimle yapıştırmak, lehimle tutturmak.
lehimlenme * Lehimlenmek işi.
lehimlenmek * Lehimle yapıştırılmak.
lehimletme * Lehimletmek işi.
lehimletmek * Lehim yaptırmak.
lehimli * Lehimle tutturulmuş.
lehinde olmak * bir şeyin tarafınıtutmuşolmak veya birinin yararına olmak.
lehinde söylemek (veya bulunmak) * iyiliğini söylemek.
lehine olmak * bir kimsenin iyiliğine yardım eder olmak.
lehte olmak * (bir şeyden) yana olmak.
lejant * Bir fotoğrafın, desenin veya karikatürün özünü anlatan yazı.
lejitimist * Meşrutiyetçi.
lejyon * Eski Romalılarda, piyade ve süvarinin oluşturduğu askerî birlik.
* Birkaç takımdan oluşan asker birliği.
lejyoner * Lejyon asker.
* Fransa’da légion d’honneur nişanıalmışkimse.
-lek * Bkz. -lak / -lek.
leke * Kirliliği gösteren iz.
* Bir yüzeyde türlü sebepler dolayısıyla oluşan renk değişikliği.
* Yüz kızartacak durum, namussuzluk, kara, şaibe.
* Vücudun herhangi bir yerinde oluşan renk değişmesi.
* Parlak bir yüzeyde görülen karanlık bölüm (Güneş, Ay, gezegen için).
leke etmek (veya yapmak) * lekelemek.
leke getirmek * yüz kızartacak, onur kıracak durumla karşılaşmak.
leke olmak * üstünde leke oluşmak.
leke sürmek * birine onurunu sarsacak biçimde iftirada bulunmak, suç yüklemek, lekelemek.
lekeci * Kuru temizleme yapan, kuru temizleyici.
lekeci kili * Kumaşlardaki lekeleri çıkarmak için kullanılan bir tür kil.
lekecilik * Doğa biçimlerini değil, boya biçimlerini değerlendiren ve boya vuruşundan doğan görüntünün, insanın iç
coşkusunu anlatmaya yeter olduğuna inanan soyut resim anlayışı, taşizm.
lekeleme * Lekelemek işi.
* Namusa dokunur bir suç yükleme.
lekelemek * Bir şeyi kirletmek, bir şey üzerinde leke oluşturmak.
* Birine, namusa dokunur bir suç yüklemek.
lekelenme * Lekelenmek işi.
* Adıkötüye çıkma.
lekelenmek * Leke oluşmak.
* Kötü tanınmak.
lekeli * Herhangi bir sebeple üzerinde leke olmuş, lekesi olan.
* Kötü tanınmış, lekelenmiş.
lekeli humma * Tifüs.
lekende * Kaba dikiş.

Bir yanıt yazın