malihulya | * Kara sevda. * Kuruntu. |
malik | * Sahip, iye. |
malik olmak | * sahip olmak. |
malikâne | * Yurtluk. |
Malikî | * İslâmlıkta sünnet ehli denilen dört mezhepten biri. * Bu mezhepten olan kimse. |
Malikîlik | * Malikî mezhebi. |
malikiyet | * Malik olma durumu. |
maliye | * Kamu ile ilgili işlerin yürütülmesi için gerekli gelirleri ve harcanan paraları düzenleyen kuralların bütünü. * Konusu bu kuralları incelemek olan bilim dalı. * Devlet gelir ve giderlerini yöneten kuruluş, Maliye Bakanlığı. |
maliyeci | * Maliye işlerinde uzman olan veya devletin maliye kuruluşlarında çalışan kimse. |
maliyecilik | * Bir devletin malî işleri. * Maliyecinin görevi. |
maliyet | * Üretimde bir mal elde edilinceye değin harcanan değerlerin toplamı. |
maliyet fiyatı | * Bir malın çeşitli üretim ve dağıtım dönemlerinde, o döneme kadar yapılmışolan harcamaların bütünü. |
maliyetli | * Maliyeti olan, değerli. |
maliyetsiz | * Maliyeti olmayan, değersiz. |
Malkar | * Kuzey Kafkasya’da Kabarda-Balkar Cumhuriyeti’nde yaşayan Türk soyundan bir halk ve bu halktan olan kimse, Balkar. |
Malkarca | * Malkar Türkçesi. |
malkıran | * Hayvan vebası. |
malkoç | * Osmanlılarda akıncılar ocağının komutanı. |
mallanma | * Mallanmak işi veya durumu. |
mallanmak | * Mal edinmek, zenginleşmek. |
malt | * Bira yapmak için çimlendirilip kurutularak hazırlanmışarpa. |
malta | * Malta eriği renginde. |
Malta eriği | * Gülgillerden bir ağaç, yeni dünya (Eriobotrya japonia). * Bu ağacın erik büyüklüğündeki, iri çekirdekli, sarırenkli, sulu ve mayhoşyemişi. |
Malta humması | * Akdeniz ülkelerinde görülen, en çok keçi sütü ile bulaşan ateşli bir hastalık, kalaazar. |
Malta palamudu | * Uskumrugillerden, ılık ve sıcak denizlerde yaşayan, üzerinde enlemesine mavi çizgiler bulunan, gri renkli bir balık (Naucrates ductor). |
Malta taşı | * Bahçe, mutfak gibi yerleri döşemekte kullanılan, dört köşe, yassı, kolay kırılan bir tür taş. |
Maltalı | * Maltız (I). |
Maltız | * Malta adasıhalkından veya bu halkın soyundan olan kimse. |
maltız | * Çoğunlukla yemek pişirmekte kullanılan, içinde ızgarası bulunan, ayaklıve taşınır ocak. |
Maltız keçisi | * Ana yurdu Malta adası olan, çok süt veren, kısa tüylü, küçük bir cins keçi. |
maltlanma | * Maltlanmak işi. |
maltlanmak | * Malt ile işlem görmek, içine malt katılmak. |
maltoz | * Nişastasının tam olmayan hidroloji sırasında ortaya çıkan ve simgesi C12H12O11 olan madde. |
malûl | * Sakat (kimse). |
malûl gazi | * Bir savaştan sakat olarak çıkmışkimse. |
malûlen | * Sakat, hasta bir biçimde. |
malûliyet | * (insanda) Sakatlık, hastalık, malûllük. |
malûllük | * Sakat olma durumu, malûliyet. |
malûm | * Bilinen, belli. * Bilinen konu, işvb. * Evet, belli, biliniyor, kuşkusuz. * Etken (fiil). |
malûm değil | * olup olmayacağıkesinlikle bilinmeyen konular için kullanılır. |
malûm olmak | * içine doğmak. |
malûm ya! | * bilinen şey. |
malûmat | * Bilgi. * Bilgi. |
malûmat almak | * bilgi edinmek. |
malûmat edinmek | * bilgi edinmek, öğrenmek. |
malûmat sahibi | * Bir konuda bilgisi olan. |
malûmat vermek | * bilgi vermek. |
malûmatfuruş | * Bilgiçlik taslayan. |
malûmatfuruşluk | * Bilgiçlik taslama, malûmatfuruşolma durumu. |
malûmatlı | * Bilgili. |
Kategoriler