Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 15

mâni * Genellikle birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı olan, daha çok hecenin yedili ölçüsüyle söylenen halk
şiiri.
mani düzmek (veya yakmak) * mani okumak veya müzik eşliğinde mani söylemek.
mâni olmak * önüne geçmek, engellemek, önlemek.
mâni,-i * Bir şeyin yapılmasınıönleyen şey, engel.
mânia * Engel.
mânialı * Engelli.
manicilik * İranlıdüşünür Mani’nin III. yüzyılda kurduğu ve iyilik kötülük esasına dayalıdinî doktrin.
manidar * Anlamlı olan, manalı.
manifatura * Fabrika yapımıher türlü kumaşve bez gibi dokumalar.
manifaturacı * Manifatura eşyasısatan kimse.
* Manifatura eşyasının satıldığıyer.
manifaturacılık * Manifaturacı olma durumu.
manifesto * Bir gemideki malları göstermek için kaptan tarafından boşaltma işlemlerinin yapılacağı gümrük idaresine
verilen liste.
* Bildiri.
Maniheizm * Manicilik.
manika * Gemilerde, ambarlara ve makine bölümüne hava vermek için güverteye açılan baca.
manikür * Elin ve özellikle el tırnaklarının bakımı.
manikürcü * Mesleği manikür yapmak olan kimse.
manikürcülük * Manikürcünün yaptığı iş.
manikürlü * Manikürü yapılmış, manikürü olan.
manikürsüz * Manikürü olmayan.
maniple * Telgraf işaretlerini göndermek için, bir devredeki akımıkesmekte veya yeniden vermekte kullanılan araç.
manipülâsyon * Varlıklarıyapıcı, açıklayıcıve yararlı bir biçimde kullanma işi.
manipülâtör * Manipleyi kullanan kimse.
* Maniple.
Manisa kebabı * Manisa yöresine özgü bir kebap türü.
Manisa lâlesi * Düğün çiçeğigillerden, korularda, kırlarda yetişen bir bitki (Anemone pulsatilla).
manişka * İki dilli iki makara ile yapılan palanga.
manita * Hileyle, düzenle, tanışır gibi bir hâl takınarak para sızdırma, hırsızlık.
* Sevgili.
manitacı * Manitacılıkla para sızdıran dolandırıcı.
manitacılık * Tanışıyormuşgibi yaparak veya çevredeki yandaşlarından destek alarak birinden para sızdırmak işi, bir çeşit
dolandırıcılık.
manivelâ * Bir ucunun bağlı bulunduğu bir nokta çevresinde dönen kol.
* Kaldıraç.
manivelâlı * Manivelâsı olan.
mankafa * Anlayışsız, aptal.
* Sakağıhastalığına tutulmuş(at).
mankafalık * Mankafa olma durumu, anlayışsızlık, aptallık.
* Atlarda görülen süreğen, şiddetli sakağı.
manken * Genellikle moda evlerinde giysileri alıcılara göstermek işiyle görevli kimse, model.
* Ressam ve heykeltraşların gerektikçe model gibi kullandıkları, türlü durumlarıalabilen eklemli, çoğunlukla
tahtadan yapılmışinsan veya hayvan örneği.
* Terzilerin, giysi denemek, sergilemek için kullandıkları insan vücudu biçimindeki tahta, mukavva vb. kalıp.
manken gibi * vücut ölçüleri düzgün ve ince olan.
mankenlik * Mankenlik işi.
manolya * Manolyagillerden, yapraklarıalmaşık, iri ve parlak yeşil renkte bir süs ağacı(Magnolia grandiflora).
* Bu ağacın çok iri, beyaz ve limon kokusunda güzel çiçeği.
manolyagiller * Ayrıtaç yapraklı iki çeneklilerden, manolya gibi çoğu güzel kokulu bitkileri içine alan familya.
manometre * Buharın veya herhangi bir gazın bulunduğu kabın iç yüzeylerine yaptığı basıncıölçen alet, basıölçer.
mansap * Bir ırmağın denize veya başka bir ırmağa döküldüğü veya kavuştuğu yer, ırmak ağzı, kavşak, munsap.
mansıp * Makam, yüksek memuriyet.
mansiyon * Bir yarışmada konulan ödüle yeterli nitelikte görülmemekle birlikte, anılmaya değer bulunan kimseye veya
esere verilen derece.
manşet * Bir gömleğin kol ağzına geçirilen, genellikle çift katlıkumaştan yapılan bölüm, kolluk.
* Gazetelerin ilk sayfalarının üst bölümüne iri puntolarla konulan başlık.
manşon * Elleri soğuktan korumak için kullanılan, astarlanmışkürk, el kürkü.
* Bkz. ek bileziği.
mantar * Mantarlardan, içinde zehirlileri de bulunan, emeçleri bir gövde ve bunun üstünde bir şapka biçiminde
gelişmiş, ilkel bitkilerin genel adı(Fungi).
* Esnek ve sudan hafif olduğundan şişe tapası, cankurtaran simidi, cankurtaran yeleği, ayakkabıtabanıve
daha birçok şeylerin yapımında kullanılan, su geçirmesiz, meşe ağacıtabakası.
* Bu tabakadan yapılan şişe tapası.
* Çocukların özel tabanca ile patlattıkları barutlu madde.
* Balık ağlarınısu yüzünde tutmaya veya olta sarmaya yarayan mantar parçası.
* (hayvanlarda) Burun ucu.
* Çoğunlukla yüzde, deri üzerinde koyu kızıl veya mor renkte oluşan bir cilt hastalığı, küflüce.
* Bazımantarların yol açtığı bitki veya hayvan hastalığı, küflüce.
* Uydurma söz, yalan.
mantar ağacı * Turunçgillerden, kerestesi çok gözenekli, süngerimsi, açık sarırenkli bir ağaç (Phelloderidron amurerıse).
mantar atmak * yalan söylemek, martaval atmak.
mantar bilimci * Mantar bilimi ile uğraşan kimse.
mantar bilimi * Mantarların yapılarını, yaşayışlarınıve yol açtıklarıhastalıkları inceleyen bilim dalı, mikoloji.
mantar çorbası * Mantarların pişirilmesinden sonra unun yoğurtla karışımının tereyağı, sarımsak ile birlikte bol su içinde
kaynatılmasıyla yapılan bir çorba türü.
mantar gibi yerden bitmek * birdenbire veya kendiliğinden ortaya çıkmak.

Bir yanıt yazın