maskaraya almak | * biriyle eğlenmek, alay etmek. |
maskaraya çevirmek | * gülünç bir duruma sokmak. |
maske | * Boyalıkarton, kumaş, plâstikten yapılmışolan ve başkalarınca tanınmamışolmak için yüze geçirilerek kullanılan yapma yüz. * Korunmak için, özel olarak yapılmış, yüze geçirilmişşey. * Yüz ve boyun güzelliği için cilde sürülen krem, macun vb. * Gerçek duygularıveya bir şeyin gerçek görünüşünü gizleyen aldatıcı görünüş, davranış. * Kişinin oynadığırol veya hem kendisine hem de çevresine karşıtakındığıdavranış. |
maskeleme | * Maskelemek işi. |
maskelemek | * Görünmemesini sağlamak, maske ile örtmek, alalamak, kamufle etmek. * Gerçek görünüşünü saklamak, gizlemek. |
maskelenme | * Maskelenmek işi. |
maskelenmek | * Maskelemek işi yapılmak veya maskelemek işine konu olmak. |
maskeli | * Maskesi olan, maskelenmiş. * Davranışve tutumunda gerçek kişiliğini saklayan. |
maskeli balo | * Yüze maske takılarak gidilen balo. |
maskesi düşmek | * gerçek niyeti ve niteliği ortaya çıkmak. |
maskesini atmak | * amaçlarını gizlemesini bilen kimse, bu tutumunu bırakarak gerçek kişiliğini ve amaçlarınıaçığa vurmak. |
maskesini düşürmek (veya sıyırmak) | * gerçekleri ortaya çıkarmak. |
maskesini kaldırmak | * gizli amaçlarını, gerçek kişiliğini ortaya çıkarmak. |
maskesiz | * Maskesi olmayan. * Davranışve tutumunda gerçek kişiliğini saklamayan. |
maskot | * Uğur getireceğine inanılan şey. * Uğur sayılan kimse veya hayvan, uğurluk. |
maslahat | * İş, önemli iş, mesele. * Erkeklik organı. |
maslahatgüzar | * “gören, yapan, eden” Bir büyük elçinin temsilci olarak bulunduğu ülke dışına çıkmasıdurumunda veya o ülkeye gelmesinden önce ona vekâlet eden diplomat, işgüder. |
maslahatgüzarlık | * Maslahatgüzar olma durumu, maslahatgüzarın mesleği. * Maslahatgüzarın makamı, işgüderlik. |
maslak | * Sürekli su akan boru. * Su yolu üzerinde bulunan su haznesi. * Büyük yalak. |
maslûp | * Asılmış; asılarak öldürülmüş(kimse). |
masmavi | * Her yanımavi, gömgök. |
masnu | * Sanatla yapılmış, sanat ürünü. * Aslı olmayan, uydurma, yapma, düzme, düzmece, sahte. |
masnuat | * Sanatla yapılmışşeyler, sanat eserleri. * Aslı olmayan şeyler, yapma ve düzme şeyler. |
mason | * Masonluk derneği üyesi, farmason. |
mason locası | * Çeşitli derecelerdeki masonlardan oluşan gruplardan her biri. |
masonluk | * Birtakım kardeşlik ilkelerini benimseyen, birbirlerini parola ve işaretlerle tanıyan, loca denilen bölümlere ayrılan kimselerden kurulu dernek. * Mason olma durumu, farmasonluk. |
masör | * Erkek masajcı, ovucu. |
masöz | * Bayan masajcı, ovucu. |
masraf | * Harcanan para, gider. * Bir şeyin yapımında kullanılan gereç, harç. |
masraf etmek | * para harcamak. |
masraf görmek | * alışverişveya ödeme işlerini yapmak. |
masraf kapısı | * Para harcamayı gerektiren bir iş. |
masraf kapısıaçmak | * para harcamayı gerektiren bir işe girişmek. |
masrafa girmek | * bir işveya yapım için çok para harcamak. |
masrafıçekmek | * bir işiçin gereken parayıödemek, gideri karşılamak. |
masraflı | * Çok masraf gerektiren, pahalıya çıkan. |
masrafsız | * Masraf gerektirmeyen veya az masrafı olan, ucuza mal olan. * Külfeti az olan. |
masraftan çıkmak | * beklenmedik bir sırada para harcama durumunda kalmak, paradan çıkmak. |
masruf | * Sarf edilmiş, harcanmış. |
massetme | * Emme, içine çekme, soğurma. |
massetmek | * Emmek, içine çekmek, soğurmak. |
mastar | * Fiilin -mak/-mek veya -ma/-me ekleri alan ve isim gibi kullanılan şekli: al-mak, üşü-mek, gör-me, bul-ma vb. |
mastar | * Sıvacıve duvarcıların, cetvel gibi kullandıkları, uzun, ensiz ve düz tahta, mıstar. |
mastara | * Açıölçme cetveli, iletki, mıstara. |
master | * Üniversite diplomasıyla doktora arasındaki akademik derece, yüksek lisans derecesi. |
mastı | * Kulaklarıuzun ve düşük, bacaklarıkısa, bodur bir köpek cinsi. |
mastıçiçeği | * Öküzgözü. |
mastika | * Sakızla tatlandırılmışrakı, sakız rakısı. * Sakız ağacından çıkarılan reçine. |
mastor | * Çok sarhoş. |
mastur | * Mastor. |
Kategoriler