masturi | * Geminin en genişyeri. |
mastürbasyon | * Cinsel bölgelere dokunarak orgazm sağlama. |
masum | * Suçsuz, günahsız. * Temiz, saf. * Küçük çocuk. |
masum masum | * Masumlukla, masum bir biçimde. |
masumane | * Suçsuz, temiz, masum bir biçimde. |
masume | * Suçsuz, günahsız (kadın). * Temiz, saf (kadın). |
masumiyet | * Masumluk. |
masumluk | * Masum olma durumu, masumiyet. |
masun | * Korunan, korunmuş. * Saklanmış. |
masuniyet | * Korunmuşolma durumu. * Dokunulmazlık. |
masura | * Karton, tahta veya plâstikten yapılan, üzerine şerit, iplik vb. sarılan koni veya silindir. * Çeşme zıvanası. * Bir akarsu ölçü birimi. |
maş | * Bir çeşit börülce (Phaseolus aureus). |
maşa | * Ateşveya kızgın bir şey tutmaya, korlarıkarıştırmaya yarayan iki kollu metal araç. * Çok küçük şeyleri tutmaya yarayan küçük, kollu araç. * Başkasının isteklerine, amaçlarına alet olan kimse. * Bisiklet çatısının ön ve arkasında, çatal biçiminde, tekerleklerin takıldığıparça. * Saçlarıkıvırmak, düzeltmek için elektrik veya ateşle ısıtılan maşa biçiminde alet. |
maşa gibi | * zayıf ve kuru (kimse). |
maşa gibi kullanmak | * Bkz. maşası olmak. |
maşa kadar | * (yeni doğan çocuklar için) çok ufak. |
maşa varken elini yakmak | * bir işten gelebilecek zarardan kendini koruyacak bir yol varken o yolu tutmamak. |
maşacı | * Maşa yapan veya satan kimse. |
maşacılık | * Maşacının işi veya mesleği. |
maşala | * Bağve bahçelerde ekilmek için ayrılmıştoprak parçası, evlek. |
maşalama | * Maşalamak işi. |
maşalamak | * Saçlarımaşa ile kıvırmak veya düzeltmek. |
maşalanmak | * Maşa ile tutturulmak. |
maşalı | * Maşası olan. * (saç için) Maşa ile kıvrılmış. |
maşalık | * Başkasının pek de hoşolmayan, sakıncalı isteklerine, amaçlarına alet olma durumu. * Aşırıhırçınlık, yaramazlık yüzünden dayak yemeye aday (çocuk). |
maşalık etmek | * başkalarının çıkarı, isteği ve amaçlarıdoğrultusunda çalışmak. |
maşallah | * “Ne güzel”, “Allah nazardan saklasın” gibi beğenme duygularıanlatır. * Umulmadık durumlar karşısında şaşkınlık ve sitem belirtmek için söylenir. * Nazar değmemesi için çocukların üzerine iliştirilen veya çeşitli araçlara, binalara vb. yerlere asılan, üstünde “maşallah” yazılınazarlık. |
maşallahıvar | * bir kimsenin veya bir şeyin iyi bir durumu anlatılırken söylenir. |
maşası olmak | * sakıncalı bir işte biri tarafından araç olarak kullanılmak. |
maşatlık | * Müslüman olmayanların, özellikle Yahudilerin mezarlığına verilen ad, meşatlık. |
maşer | * İnsan topluluğu, toplum. |
maşerî | * Topluluğa ait olan, toplumu ilgilendiren. * Toplumsal. |
maşlah | * Tek parçalıve kol yerine yarıkları olan bir çeşit kadın üstlüğü. * BazıvarlıklıArapların giydiği ipekten harmani. |
maşrapa | * Metal, toprak vb. den yapılmış, ağzıaçık kulplu, bardağa benzeyen, küçük kap. |
maşrık | * Doğu. |
maşuk | * Sevilen, âşık olunan (erkek). |
maşuka | * Sevilen, âşık olunan (kadın). |
mat | * Satranç oyununda taraflardan birinin yenilgisi. |
mat | * Parlak olmayan, donuk. |
mat etmek | * (satranç oyununda) yenmek. * bir tartışma sonunda karşısındakini cevap veremez duruma düşürmek. * kötü duruma düşürmek, bozmak. |
mat olmak | * (satranç oyununda) yenilmek. * bir tartışma sonunda veya benzeri bir durumda yenik düşmek. |
matador | * Boğa güreşçisi, toreador. |
matafora | * Sandallarıasmaya yarayan ve gemilerin bordalarında bulunan dikmelere verilen ad. |
matafyon | * Yelkenlere ve teknelere açılan delik. |
matah | * (hafifseme duygusu ile) İnsan, mal, eşya vb. için kullanılır. |
matara | * Yolculukta veya askerlikte kullanılan, boyna veya bele asılı olarak taşınan, genellikle aba veya deri kaplı, metal su kabı. |
matbaa | * Basım evi. |
matbaacı | * Basımcı, basım evi sahibi. |
matbaacılık | * Basımcılık, basım evi işletmeciliği. |
matbah | * Mutfak. |
Kategoriler