Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 26

mazı * Kağnıve arabalarda iki tekerleği birbirine bağlayan ağaç dingil.
mazımeşesi * Mazıüstünde urların oluştuğu meşe türü (Quercus infectoria).
mazılık * Mazıağaçlarının çok olduğu yer.
mazi * Geçmiş.
* Geçmişzaman.
maziye karışmak * geçmişte kalmak, yürürlükten ve işlerlikten çıkmak.
mazlum * Kendisine zulmedilen.
* Sessiz ve uysal, boynu bükük.
mazlumluk * Haksızlığa ve zulme uğramışolma durumu, ezilmişlik.
* Sessizlik, uysallık.
mazmun * Anlam, kavram.
* Divan edebiyatında bazıkavramlarıdolaylıanlatmak için kullanılan nükteli ve sanatlısöz.
maznun * Sanık.
mazoşist * Cinsel zevk almak için kendisine eziyet edilmesi gereken, eziyet çekerek cinsel zevk alan (sapık), özezer.
mazoşizm * Eziyet ve acı ile cinsel zevk alma eğilimi, özezerlik.
mazot * Yakıt olarak kullanılan ham petrolün damıtma ürünlerinden biri.
mazotlama * Mazotlamak işi.
mazotlamak * Mazot tabakasıyla kaplamak.
* Yağlıparçalarımazotla temizlemek, yıkamak.
mazruf * Zarf içine konmuş, zarflı.
* Zarflıkâğıt.
mazur * Mazereti olan, mazeretli.
mazur görmek * kusura bakmamak, hoşgörmek, bağışlamak, affetmek.
mazur olmak * mazeretli olmak, bahanesi bulunmak.
mazurka * Bir çeşit Leh dansı.
* Bu dansın müziği.
mazuryum * Teknetyumun eski adı.
me * Türk alfabesinin on altıncıharfinin adı.
me * Koyun, kuzu gibi hayvanların çıkardığıses.
-me * 343 -ma / -me (I).
-me * 343 -ma / -me (II).
meal * Anlam, kavram, mefhum.
* Ortaya çıkan şey, sonuç, netice.
mealen * Özünü, anlamınıalarak, anlamınca.
mebde * Baş, başlangıç.
* İlke, unsur, prensip.
* Kaynak, kök.
mebiz * Yumurtalık.
meblâğ * Para miktarı, tutar.
mebni * -den dolayı, -den ötürü.
* Yapılmış, kurulmuş, bina olunmuş.
mebus * Milletvekili.
mebusluk * Milletvekilliği.
mebzul * Bol, çok.
mebzuliyet * Çokluk, bolluk.
mecal * Güçlük, dinçlik, derman, takat.
mecal kalmamak * güç kalmamak, güçsüzleşmek.
mecalsiz * Argın, dermansız, takatsiz.
mecalsiz düşmek * güçsüzleşmek, takati kalmamak.
mecalsizlik * Argınlık, dermansızlık, takatsizlik.
mecaz * Bir ilgi veya benzetme sonucu gerçek anlamından başka anlamda kullanılan söz.
mecazen * Mecaz yoluyla, mecaz olarak.
mecazî * Mecazla ilgili, mecaz niteliğinde olan.
mecazlı * Gerçek anlamından saptırılarak benzetmeli olarak kullanılmış(söz).
mecbur * Herhangi bir konuda yükümlü, bir şeyi yapmak zorunda olan.
* Bağlı, düşkün, tutkun.
mecbur etmek * zorlamak.
mecbur kalmak (veya olmak) * herhangi bir şeyi yapmak zorunda bulunmak.
mecbur tutmak * zorlamak, yükümlü saymak, mecbur etmek.
mecburen * Kendi isteğinin dışında, zorla, kaçınılmaz, zorunlu olarak.
mecburî * Kaçınılmaz, zorunlu.
mecburiyet * Yükümlü, zorunlu olma durumu.

Bir yanıt yazın