maddiyat | * Madde ile ilgili şeyler. |
maddiyet | * Maddîlik, nesnel varlık. |
madem | * “Değil mi ki…, -diği için,… -diğine göre” anlamlarında sebep göstermek için, başına getirildiği cümleyi daha sonraki cümleye bağlar. |
mademki | * Madem. |
maden | * Yer kabuğunun bazı bölgelerinde çeşitli iç ve dışdoğal etkenlerle oluşan, ekonomik yönden değer taşıyan mineral. * Metal. * Maden ocağıveya maden işletmesi. * Çok değerli şeyleri kapsayan kaynak. * Kolay ve iyi kazanç sağlayan işveya parasıelinden kolaylıkla alınan kimse. * Madenden yapılmış. * Uyuşturucu, esrar, eroin. |
maden bilimi | * Mineraloji. |
maden cevheri | * İçindeki maden oranı işletilmeye elverişli miktarda olan filiz. |
maden damarı | * Maden cevherinin yoğun olarak bulunduğu bölüm. |
maden devri | * Tarihten önceki zamanların ayrıldığıüç çağdan sonuncusu olan ve madenlerin kullanılmaya başladığı zaman kesimine verilen ad. |
maden filizi | * Maden cevheri. |
maden gazı | * Madende oluşan gaz. |
maden kirası | * Maden işletilsin veya işletilmesin verilen para. |
maden kömürü | * Taşkömürü. |
maden kuyusu | * Maden ocağı. |
maden mavisi | * Kül rengine çalan parlak mavi. |
maden ocağı | * Kazılarak maden cevheri çıkarılan yer. |
maden sodası | * Maden suyu içine sıkıştırılmışgaz doldurulduktan sonra elde edilen şişe suyu. |
maden suyu | * İçinde, erimişmineraller bulunan ve bazıhastalıkların tedavisinde kullanılan kaynak suyu. |
maden yatağı | * Maden filizi katmanlarının bulunduğu alan. |
maden yünü | * Yalıtkan olarak kullanılan bir madde. |
madenci | * Maden işleten kimse. * Maden ocaklarında çalışan işçi. |
madencilik | * Yer altındaki madenlerin araştırılması, çıkarılmasıve işletilmesiyle ilgili teknik ve yöntemlerin bütünü. * Madencinin yaptığı iş. |
madenî | * Madensel, madenle ilgili. |
madenî para | * Altın, gümüş, bakır, bronz, alüminyum vb. maddelerin alaşımından yapılan para, demir para. |
madenî yağ | * Madensel ürünlerden elde edilen yağ. |
madenî yün | * Maden yünü. |
madenkırmız | * Antimon birleşimlerinden al renkte bir madde. |
madensel | * Madenle ilgili veya madene özgü olan, madenî, metalik. * Madenden yapılmış. |
madenselleşmek | * Maden durumuna girmek, madensel özellik kazanmak. |
madensi | * Maden gibi olan. * Metalsi. |
mader | * Ana, anne. |
maderşahî | * Anaerkil, matriarkal. |
maderşahîlik | * Anaerki. |
maderzat | * Anadan doğma. |
madımak | * İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak yeşil yapraklı, ıspanak gibi yenilen bir bitki. |
madik | * Miskete fiske vurarak oynanan zıpzıp oyunu. * Dolap, hile. |
madik atmak (etmek veya oynamak) | * dolap çevirmek, hile yapmak. |
madikçi | * Hile yapan, hileci kimse. |
madikleme | * Madiklemek işi veya durumu. |
madiklemek | * Hile yapmak, dolap çevirmek. |
madlen | * Bir marka olmakla beraber çikolata anlamında kullanılır. |
madrabaz | * Hayvan, balık, sebze, meyve gibi yiyecekleri, yerinden getirerek toptan satan kimse. * Hile yapan, hileci. |
madrabazlık | * Madrabaz olma durumu. * Madrabaza yakışır davranış. |
madreporlar | * Mercanlar sınıfının kalkerli hayvanları içine alan bir takımı. |
madrup | * Dövülmüş(kimse). * Çarpılan. |
madun | * Alt aşamada bulunan. * Ast. |
maestoso | * Bir parçanın görkemli ve ağır tempoyla çalınacağınıanlatır. * Bu tempo ile çalınan parça. |
maestro | * Besteci. * Orkestra şefi. |
mafevk | * Üst aşamada bulunan. * Üst, yukarı. |
mafiş | * Yok, kalmadı. * Bir çeşit yumurtalıve hafif hamur tatlısı. |
Kategoriler