Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 30

mekik dokumak * iki yer arasında sürekli gidip gelmek.
mekik gibi * sürekli gidip gelen şeyler için söylenir.
mekik oyası * Dantel.
mekkâre * Osmanlı ordusunda taşıma işlerinde kullanılan at, deve, katır gibi hayvanlara verilen ad; bu amaçla halktan
ücret karşılığında kiralanan yük hayvanı.
mekkâreci * Yük hayvanıkiralayarak taşıma işi yapan kimse.
meknuz * Gömülü, saklı.
mekruh * İğrenç, tiksindirici.
* İslâm dininde, dince yasaklanmadığıhâlde yapılmaması istenen.
meksefe * Kondansatör, içine elektrik enerjisi yığılan alet.
Meksikalı * Meksika halkından olan (kimse).
mektebi asmak * okula derslere girmemek için keyfî olarak gitmemek, okulu asmak.
mektep * Okul.
mektep çocuğu * Öğrenci, okul çocuğu.
* Acemi, toy.
mektep görmemiş * okula gitmemiş.
* kaba, saygısız.
mektep kaçağı * Okul kaçağı.
mektep medrese görmüş * okumuş, öğrenim görmüş.
mektepli * Okula giden (kimse), öğrenci.
* Okulda yetişmişolan, alaylıkarşıtı.
mektepten çıkan eşek Marsuvan’dan çıkmaz * yüksek öğrenim yapmışolsalar bile bazılarıhiç eğitilmemişgibi davranabilirler.
mektubu dışından okumak * bir kimsenin yüz çizgilerinden içinden geçeni anlamak.
mektup * Bir şey haber vermek, bir şey sormak veya istemek için, birine çoğunlukla posta yoluyla gönderilen, zarfa
konulmuşyazılıkâğıt, name.
mektup almak * yazılan mektup adrese gelip ele geçmek.
mektup atmak * mektubu postaya vermek.
mektupçu * Osmanlılarda, bir resmî dairenin yazı işlerini yönetmekle yükümlü yüksek görevli kişi.
* Bir il idaresinin yazı işlerini yöneten görevli.
mektupçuluk * Mektupçunun görevi.
mektuplaşma * Mektuplaşmak işi.
mektuplaşmak * Birbirine mektup yazmak.
mektupüstü * Mektubun gideceği adres.
mel mel * Aptal aptal, bön bön.
* Üzgün üzgün, bel bel.
mel mel bakmak * aptal aptal veya üzgün üzgün bakmak.
melâike * Melekler.
* Melek gibi güzel (kadın).
melâl * Can sıkıntısı, usanç.
melâmet * Kınama, ayıplama, azarlama, çıkışma.
Melâmî * Melâmîlik yanlısı olan kimse.
Melâmîlik * Her türlü gösterişve dünya kaygılarından uzak kalmayıöğütleyen Sünnî tarikatı.
mel’anet * Büyük kötülük, lânetlenecek işveya davranış.
melânit * Doğal demir ve kalsiyum silikat.
melânkoli * Kara sevda, malihulya.
melânkolik * Kara sevdaya tutulmuş, kara sevdalı.
* Hüzün veren, hüzün belirtisi olan.
melânurya * İzmaritgillerden, gümüşrenkli, eti kılçıklı bir Akdeniz balığı(Sparus melanuiya).
melâs * Şeker üretiminde, billûrlaşan şeker alındıktan sonra kalan şekerli posa.
melce * Sığınak, barınak.
melek * Tanrı ile insan arasında aracılık yaptığına ve nurdan olduğuna inanılan manevî varlık.
* Terbiyeli, uysal (kimse).
melek gibi * sessiz, sakin, çok temiz ve iyi huylu.
melek otu * Maydanozgillerden, su kenarlarında yetişen, çiçekleri yeşilimtırak beyaz çok yıllık bir bitki (Angelica
sylvestris).
meleke * Tekrarlama sonucu kazanılan yatkınlık, alışkanlık.
* Yeti.
* Yelken makarası.
melekler gibi * günahsız, iyiliksever, iyi kalpli.
melekût * Ruhlar ve melekler âlemi.
meleme * Melemek işi.
* Koyun veya keçi sesi.
* Ağırkanlı, rahatına düşkün.
melemek * (koyun veya keçi) Bağırmak.
melengiç * Çitlembik.
meles * Beli çökük at.

Bir yanıt yazın