Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 34

mensur şiir * Şiir yönü ağır basan düz yazı, şiirce.
menşe * Başlangıç, bir şeyin çıktığıyer, köken, kaynak, sebep.
menşe şahadetnamesi * Bkz. köken belgesi.
menşeli * Kökeni olan, kökenli.
Menşevik * Menşeviklik yanlısı olan kimse.
Menşeviklik * Rus sosyalizmi içinde Bolşevikliğe karşıt olarak gelişen akım.
menşur * Yayılmış, dağıtılmış, neşredilmiş.
* Biçme.
* Padişah tarafından verilen vezirlik, beylerbeyilik veya başka bir unvanı gösteren bir ferman türü.
menteşe * Bir mille birbirine tutturulmuş, biri sabit, öbürü hareketli iki parçadan oluşmuşmetal parça, reze.
mentol * Nane kokusu.
* Nane ruhunda görülen CHO formüllü alkol billûru.
mentollü * İçinde mentol bulunan.
menus * Alışılmışolan.
* Yabancılık çekmeyen, alışmış, alışık.
menü * Yenecek yemeklerin listesi, mönü.
* Sofraya çıkarılacak yemeklerin hepsi.
menüsküs * Menisk.
menzil * Yolculukta dinlenmek amacıyla durulan yer, konak.
* İki konak arasındaki uzaklık.
* Bir merminin ulaşabildiği uzaklık, erim.
* Ordunun cephe gerisi işlerinin bütünü.
* Bir günlük yol.
* At değiştirmek veya konaklamak için kervanların ve posta tatarlarının indikleri bina veya han.
* Ok atma yarışlarında erişilen mesafe.
menzil atmak * ok atışyarışmalarında rekor kırmak.
menzil dikmek * atılan ok ile kırılan rekorun yerini belirten taşdikmek.
menzilci * Uzak yerlere menzil beygirleriyle giden posta tatarı.
menzilci beygiri gibi koşmak * durup dinlenmeden çalışmak.
menzile * Aşama, kerte, yükseklik derecesi.
mepsuten * Yayılmış, açılmış.
mera * Çayırlık, otlak.
mera bitkileri * Meralarda kendiliğinden yetişen veya sun’î olarak yetiştirilen, yem değeri olan veya olmayan tüm bitki
türleri.
merak * Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek.
* Bir şeyi edinmek, yapmak, bir şeyle uğraşmak isteği.
* Düşkünlük, heves.
* Kaygı, tasa.
merak etme! (k kalın okunur) * kaygılanma!.
merak etmek (k kalın okunur) * anlamak veya öğrenmek istemek.
* kaygılanmak.
merak getirmek * kara sevdaya tutulmak.
merak olmak * anlamak veya öğrenmek istemek.
merak sarmak (duymak veya salmak) * bir şeyi edinmek, yapmak veya onunla uğraşmak isteğine kapılmak, bir şeye eğilim duymak.
meraka düşmek * kaygılanmak.
merakına dokunmak (veya merakına mucip olmak ) * ilgisini çekmek.
merakınıuyandırmak * merak etmesine sebep olmak, meraklanmak.
meraklandırma * Meraklandırmak işi.
meraklandırmak * Meraklanmasına yol açmak, kaygılandırmak, tasalandırmak.
meraklanış * Meraklanmak işi veya biçimi.
meraklanma * Meraklanmak işi.
meraklanmak * Kaygılanmak, üzülmek, tasalanmak, sebebini anlamak için çaba harcamak.
meraklı * Her şeyi anlamak ve bilmek isteyen, mütecessis.
* Bir şeye çok düşkün olan, sürekli onunla uğraşan.
* Titiz.
* Kaygılı.
* Bir şeye düşkün olan kimse.
* Kendisini ilgilendirmeyen bir konuda bilgi sahibi olmaya çalışan kimse.
meraksız * Anlamak, öğrenmek isteğini duymayan.
* Kaygısız, aldırışsız.
meraksızlık * Meraksız olma durumu.
merakta bırakmak * kaygı içinde bırakmak.
merakta kalmak * kaygı içinde olmak.
meraktan çatlamak * çok kaygılanmak.
* bir şeyi öğrenmek isteğini aşırıölçüde duymak.
meral * Maral, dişi geyik.
meram * İstek, amaç, gaye, maksat.
meram anlatmak (veya meramınıanlatmak) * isteğini, derdini anlatmak.
meram etmek * üstüne düşmek, yapmak istemek.
merasim * Tören.
* (resmî işler için) Yol yöntem, yol yordam.
merasim salonu * Bkz. tören salonu.
merasimli * Kurallara, törelere aşırı bağlı olan.
merasimsiz * Törensiz.
* Resmî davranıştan uzak, yalın, sade.

Bir yanıt yazın