Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 40

meşecik * Bkz. Kurtluca.
meşelik * Meşe korusu veya meşe ormanı.
meşgale * Uğraşılan şey, işgüç, uğraşı.
meşgul * Bir işle uğraşan, işgörmekte olan.
* Çalışır, kullanılır durumda olan, dolu.
meşgul etmek * vaktini almak.
* uğraştırmak.
* oyalamak.
meşgul olmak * vaktini vermek, uğraşmak, oyalanmak.
meşguliyet * Meşgul olma, uğraşma durumu.
* Uğraş.
meşher * Sergi.
meşhet * Şehit düşülen yer veya şehidin gömüldüğü yer.
meşhur * Ünlü, tanınmış, herkesçe bilinen, angın.
* Ünlü, tanınmışkimse.
meşhur olmak * ün kazanmak, tanınmak, ün almak, ünlenmek.
meşhurluk * Meşhur olma durumu, ünlülük, tanınmışlık.
meşhut * “tanık olunan” Görülen, gözle görülmüş, tanık olunmuş.
meşhut cürümler mahkemesi * Bkz. suçüstü mahkemesi.
meşhut suç * Bkz. suçüstü, cürmümeşhut.
meşihat * Şeyhlik.
* Şeyhülislâmın makamı, şeyhülislâmlık.
meşime * Döl yatağı.
* Etene, son, döl eşi.
meşin * Sepilenmişkoyun derisi.
* Bu deriden yapılmışolan.
meşin gibi * kararmışve sertleşmiş(insan derisi).
* iyi pişirilmeyip çiğkalmışet.
meşin suratlı * Utanmaz, şerefsiz (kimse).
meşin yuvarlak * (futbolda) Top.
meşk * Bir öğretmenin, aynınıyazmaları için öğrencilerine verdiği yazıörneği.
* (yazıve müzikte) Alışmak ve öğrenmek için yapılan çalışma, el alıştırması.
* Yazıveya müzik dersi.
meşk almak * ders almak.
meşk etmek * alışmak veya öğrenmek için çalışmak.
meşk vermek * ders vermek.
meşkûk * Şüphe uyandıran, şüpheli.
meşkûr * Beğenilmiş, övülmüş.
meşrep * Yaradılış, huy, karakter, mizaç.
* Davranış biçimi.
meşru * Yasanın, dinin ve kamu vicdanının doğru bulduğu.
meşru müdafaa * Uğranılan bir saldırıkarşısında kişinin kendisini korumak için başvurduğu yol.
meşru saymak * geçerli bulmak.
meşrubat * İçilecek şeyler, içecekler.
meşrubatçı * Meşrubat hazırlayan, üreten veya satan kimse.
meşruhat * Bir maddenin açıklanması için yazılanlar, açıklamalar.
meşruiyet * Meşru, geçerli olma durumu.
meşrulaşma * Meşrulaşmak işi.
meşrulaşmak * Meşru duruma gelmek.
meşrulaştırma * Meşrulaştırmak işi.
meşrulaştırmak * Meşru duruma getirmek.
meşrut * Şarta bağlı, şartlı.
meşruta * Satılmamak şartı ile bir kimseye, mirasçılara veya bir kuruluşa verilmişmülk.
meşruten * Şarta bağlı olarak.
meşruten tahliye * Özgürlüğü bağlayıcıcezanın bir bölümünü iyi hâl ile geçiren hükümlünün, şartlara uymamasıdurumunda
yeniden hapsedilmesi şartıyla salıverilmesi.
meşrutî * Meşrutiyetle ilgili olan.
meşrutiyet * Hükümdarla yönetilen bir ülkede hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine dayanan hükûmet
biçimi.
* Osmanlıİmparatorluğunda 1876 Anayasasıyla başlayan ve 1918 Mondros Mütarekesine kadar süren ve I.
ve II. Meşrutiyet dönemi adlarıyla anılan süre.
meşrutiyetçi * Meşrutiyet yanlısı olan kimse.
meş’um * Uğursuz, kötü.
meşveret * Bir konu hakkında birinin düşüncesini sorma, danışma.
meşveret etmek * danışmak.
met * Gelgit olayında denizin kabarması.

Bir yanıt yazın