Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 43

mevdu * Emanet edilmiş, verilmiş, bırakılmış.
mevduat * Belli bir süre sonunda veya istenildiğinde çekilmek üzere bankalara faizle yatırılan para, tevdiat.
* Yatırım.
mevduat defteri * Bkz. banka cüzdanı.
mevhibe * Bağış, vergi, ihsan.
mevhibeiilâhiye * Tanrıvergisi.
mevhum * Gerçekte olmayıp var sanılan, var diye düşünülen, kuruntuya dayanan, vehmolunmuş.
mevize * Öğüt.
mevki * Yer, mahal.
* Makam.
* Bazıulaşım araçlarında yolculara veya tiyatro, sinema gibi yerlerde seyircilere sağlanan konfora ve bilet
ücretlerine göre düzenlenmişyer.
* Durum.
mevkii olmak * bir işte önemli bir makamda bulunmak.
mevkuf * Vakfedilmiş.
mevkufen * Tutuklu olarak.
mevkufiyet * Tutukluluk durumu.
mevkut * Süreli, periyodik, vakfedilmiş.
mevkute * Belli zaman aralıkları ile çıkan yayın, süreli yayın, periyodik.
Mevlâ * Tanrı.
mevlâ * Efendi, sahip, malik.
* (büyük M ile) Tanrı.
mevlâsını bulmak * istediğine erişmek.
Mevlevî * Mevlevîlik tarikatına bağlıkimse.
mevlevî pilâvı * Kemiksiz koyun etinin hafifçe pişirilmesinden sonra nohut, kestane, havuç, soğan, yağ, fıstık ve pirinçle
karıştırılıp, kısık ateşte hazırlanan bir pilâv türü.
Mevlevîhane * Mevlevî tekkesi.
Mevlevîlik * Mevlâna Celâlettin Rumî’nin görüşlerine dayanan ve oğlu tarafından kurulan tarikat.
mevlit * Doğma, doğum.
* Doğum yeri, insanın doğduğu yer.
* Hz. Muhammed’in doğumunu, hayatınıanlatan mesnevî.
* Süleyman Çelebi’nin 15. yüzyılın başında yazdığı”Vesiletünnecat” adlımesnevî.
* Bu mesnevînin okunduğu dinî tören.
mevlit alayı * Hz. Muhammed’in doğum günü olarak benimsenen Rebiülevvel’in 12. günü düzenlenen tören.
Mevlit Kandili * Hz. Muhammed’in doğum yıldönümü.
mevlit şekeri * Mevlit okunurken dağıtılan özel olarak yapılmışşeker.
mevlithan * Mevlit okuyan kimse.
mevlût * Doğum.
* Yeni doğmuşçocuk.
mevrut * Gelen, gelmiş.
mevsim * Yılın, güneşten ısı, ışık alma süresi ve dolayısıyla iklim şartları bakımından farklılık gösteren dört
bölümünden her biri, sezon.
* Bazıatmosfer olaylarının en çok belirdikleri zaman.
* Herhangi bir ekimin yapıldığıveya bir ürünün yetiştiği dönem.
* Herhangi bir şeyin etkinlik dönemi, sezon.
* Yaşam bölümü.
mevsimli * “Yersiz, gereksiz, zamansız konuşmak” anlamındaki mevsimli mevsimsiz konuşmak deyiminde geçer.
mevsimli mevsimsiz * Bkz. mevsimli.
mevsimlik * İlkbahar ve sonbaharda giyilen.
* Bir mevsim için, bir mevsim süresince.
mevsimsiz * Zamanı iyi seçilmemiş.
* Uygun zamanı gelmeden olan veya yapılan.
mevsuf * Nitelenmiş, nitelikleriyle belirlenmiş.
* (sıfat tamlamalarında) Tamlanan.
mevsuk * Belgeye dayanan, doğru, doğruluğuna güvenilen, sağlam.
mevt * Ölüm.
mevta * Ölüler, ölmüşler, ölü, ölmüş.
mevut * Vaat olunmuş, söz verilmiş.
mevzi * Yer, mahal.
* Bir askerî birliğin yeri veya bu birlik tarafından ele geçirilen bölge.
mevziî * Genel olmayan, bir yere özgü olan, yayılmamış, dar, sınırlı, mahallî, yerel.
* Yerel, lokal.
mevzilenme * Mevzilenmek işi.
mevzilenmek * Mevzide yerini almak, mevziye girmek.
mevzu * Konu.
mevzua girmek * asıl konuyu ele almak.
mevzuat * Bir ülkede yürürlükte olan yasa, tüzük, yönetmelik vb. nin bütünü.
* Sandık, çuval, teneke gibi içine ticaret malıkonulan koyacaklar.
mevzulu * Konulu.
mevzun * Biçimli, düzgün, oranlı, uyumlu.
* Ölçülü, vezinli.
mevzusuz * Konusuz.
mevzuubahis * Konu olan, söz konusu; adı geçen, sözü geçen.
mevzuubahis etmek * söz konusu etmek, hakkında konuşmak.

Bir yanıt yazın