mezarcı | * Mezar kazan ve mezarlığa bakan kimse. |
mezarcılık | * Mezar kazma ve mezar bakma işi. |
mezardan çıkarmak | * bir kimseyi ölümden kurtarmak. |
mezarınıkazmak | * kötülüğünü istemek, kötü duruma düşürmek için uğraşmak. |
mezarlık | * Mezarların bulunduğu yer, kabristan, gömütlük, sinlik. |
mezat | * Artırma ile satış. |
mezat malı | * Bayağıve ucuz mal. |
mezata çıkarmak (veya koymak) | * açık artırma yoluyla bir malısatışa çıkarmak. |
mezatçı | * Arttırma ile satışıyönlendiren kimse. * Sürekli olarak mezadıtakip eden kimse. |
mezbaha | * Hayvan kesilen yer, kesim evi, kanara,salhane. |
mezbele | * Çöplük, süprüntülük, çöp ve süprüntü dökülen yer, küllük. * Aşağılık ve kötü durum. |
mezbelelik | * Çöplük, mezbele. |
mezcetme | * Mezcetmek işi. |
mezcetmek | * Birbirine katmak, katıştırmak. |
meze | * İçki içilirken yenilen yiyecek. * Eğlence, alay. |
mezeci | * Meze satan kimse. |
mezecilik | * Meze yapıp satma işi. |
mezelik | * Meze yapılmaya elverişli, meze olarak kullanılan. * Meze olarak yenilen şey. |
mezellet | * Alçalma, bayağılaşma. |
mezesiz | * Meze yemeden içilen (içki). * Meze yemeyerek. |
mezgit | * Mezgitgillerden, Avrupa ve Türkiye denizlerinde yaşayan, uzun vücutlu, büyük ağızlı, eti lezzetli bir balık, tavuk balığı(Gadus merlangus). |
mezgitgiller | * Balıklar sınıfının, kemikli balıklar takımına giren, genellikle tatlısularda yaşayan bir familya. |
mezhebi geniş | * Namus konusunda aşırıhoşgörülü davranan (kimse). |
mezhep | * Bir dinin görüş, yorum ve anlayışayrılıklarısebebiyle ortaya çıkan kollarından her biri. * Öğreti. * Anlayış, görüş. |
mezhepçi | * Mezhep yanlısı olan kimse. |
mezhepçilik | * Mezhepçi olma durumu. |
meziyet | * Bir kişiyi veya nesneyi benzerinden üstün gösteren nitelik. |
meziyetli | * Beğenilen, üstün nitelikleri bulunan. |
mezkûr | * Adı geçen, az önce anılan, sözü geçen, zikredilen, zikrolunan. |
mezoderm | * Orta deri. |
mezon | * Eloktrondan ağır, protondan hafif bir atom cisimciği. |
mezosfer | * Orta yuvar. |
mezozoik | * İkinci çağ. |
mezozom | * Bakterinin üremesi sırasında bakteri zarından kıvrımlar yaparak meydana gelen mitokondri benzeri yapı. |
mezra | * Ekime elverişli, ekilecek tarla veya yer. * En küçük yerleşim birimi. |
mezraa | * Bkz. mezra. |
mezru | * Ekilmiş, ekili. |
mezun | * İzin almış, izinli. * Bir okulu bitirerek diploma almış(kimse). * Bir işiçin yetki verilmiş, yetkili. |
mezun olmak | * (okulu) bitirmek. |
mezuniyet | * İzinli olma durumu. * (okulu) Bitirme. * Yetki. |
mezura | * Terzilikte ölçü almak için kullanılan, genellikle 1,5 m uzunluğunda şerit metre. |
mezür | * Bkz. mezura. * Ölçü. |
mezzosoprano | * Soprano ile kontralto arasında kadın sesi. * Sesi böyle olan sanatçı. |
Mg | * Magnezyum’un kısaltması. |
mı/ mi, mu / mü | * Sonuna getirildiği cümleye veya kelimeye, söyleyiş biçimine ve tonlamaya göre soru, şaşma veya inkâr anlamıverir. * Soru anlamıyla rica ve emir cümleleri yapar. * Tekrarlanan kelime arasında kullanılarak kelimenin anlamınıpekiştirir. * Belirli geçmişzamanlı bir cümle ile başka bir cümleyi zaman, şart veya sebep ilişkisi ile birbirine bağlar. |
mıcır | * Bkz. mucur. |
mı gırlık | * Mı gır olma durumu. |
mı gri | * Sularımızda yaşayan bir yılan balığıtürü (Conger conger). |
mıh | * Büyük çivi. |
mıhlama | * Mıhlamak işi. |
Kategoriler