Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 49

mızrap * Telli çalgılarıçalmaya yarayan ve ağaç, kemik, maden veya kiraz ağacından yapılan alet, çalgıç, tezene.
mızraplı * Telleri bir mızrap veya parmakla çalınan (saz).
mi * Bkz. mı/ mi.
mi * Gam dizisinde re ile fa arasındaki ses ve bu sesi gösteren nota işareti.
miadıdolmak * bir şeyin kullanım süresi bitmek,eskimek.
miadı gelmek * zamanı gelmek.
miat * Bir şeyin yapılması için tanınan süre.
* Bir şeyin yerine yenisinin verilebilmesi için kabul edilmiş bulunan süre, kullanma süresi.
mibzer * Tohum ekme aleti.
miçel * Selüloz moleküllerinin en küçük parçası.
miço * Muço.
mide * Omurgalılarda, sindirim sisteminin, yemek borusu ile onikiparmak bağırsağıarasında besinlerin sindirime
hazır duruma getirildiği omurgasız hayvanlarda sindirim kanalının bu bölgeye karşılık olan parçası.
* Karın, karın bölgesi.
* Yemek yeme isteği.
mide ağzı * Yemek borusunun mideye açılan alt ucu.
mide bulandırmak * kusacak bir duruma getirmek.
* Kuşkulandırmak.
mide fesadı * Çok ve çeşitli yemenin yol açtığımide bozukluğu.
mide fesadına uğramak * çok ve çeşitli yiyecekler yemekten midesi bozulmak.
mide kapısı * Midenin onikiparmak bağırsağına açılan alt ucu.
mideci * Kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen (kimse).
midesi (veya içi) ezilmek (veya kazınmak) * açlık duymak.
midesi almamak (kaldırmamak, kabul etmemek veya götürmemek) * hastalık, tiksinme gibi sebeplerle bir şeyi yiyememek.
* çirkin bir şey karşısında huzursuz olmak, rahatıkaçmak.
midesi bulanmak * kusacak gibi olmak.
* iğrenmek, tiksinmek.
* kuşkulanmak, işkillenmek.
* huzursuz olmak, rahatıkaçıp tedirgin olmak, hoşlanmamak.
midesi ekşimek (kaynamak veya yanmak) * yeni yenilmişyiyeceklerden ötürü midede rahatsızlık duymak.
midesiz * Yenmeyecek şeyleri yiyen.
* Hiçbir şeyden tiksinmeyen, en iğrenilecek şeyler karşısında bile tiksinti duymayan.
midevî * Mide ile ilgili olan.
* Mideye uygun olan, mideye iyi gelen.
mideye oturmak * yenilen şey sindirilmeyip mideye rahatsızlık vermek.
mideyi bastırmak * hafif şeyler yiyerek açlığını gidermek.
midi * Orta.
midi etek * Diz kapağınıörten veya diz kapağından üç dört santim kadar aşağı inebilen etek.
midibüs * Küçük otobüs.
midibüsçü * Midibüs alıp satan, işleten veya kullanan kimse.
midilli * Normalden daha küçük boyda, bir tür at.
midye * Yassısolungaçlı, yumuşakçalardan, kabukları birbirine eşit, denizlerin kayalık yerlerinde kümeler
durumunda yaşayan eti yenir bir hayvan (Mytilus).
midyeci * Midye avlayan veya satan kimse.
midyecilik * Midyecinin işi.
midyelik * Yapay olarak midye üretilen yer.
miftah * Anahtar.
migmatit * Tortul katmanlar arasına mağma girmesiyle oluşan değişim kayacı.
migren * Yarım başağrısı.
miğfer * Savaşta başıdışdarbelerden koruyan, demir, çelik vb. yapılmış başlık, tolga.
mihanikî * Düşünmeden, ölçülerek değil de yalnızca alışkanlığın verdiği kolaylıkla veya yalnız kasların hareketiyle
yapılan (iş, hareket vb.), mekanik.
mihenge vurmak * denemek.
mihenk * Denek taşı.
* Birinin değerini, ahlâkınıanlamaya yarayan ölçüt.
mihman * Konuk misafir.
* Kalıcı.
mihman olmak * konuk olarak bulunmak.
mihmandar * Resmî konuklarıağırlamak ve onlara kılavuzluk etmekle görevlendirilen kimse, konukçu.
mihmandarlık * Mihmandarın yaptığı iş.
mihnet * Sıkıntı, üzüntü.
mihnet çekmek * sıkıntılı bir duruma katlanmak, sıkıntıçekmek.
mihr * Müslüman bir erkeğin nikâh esnasında eşine vermeyi kabullendiği mal veya para.
mihrabımsı * Mihraba benzeyen.
mihrace * Hindistan’da racadan daha büyük hükümdarlara verilen unvan.

Bir yanıt yazın