minare boyu | * Aşağıyukarı10 ile 20 m arasında yüksekliği anlatmak için kullanılır. |
minare gibi | * çok uzun. |
minare gölgesi | * Gerçekleşmesi imkânsız durumlar için kullanılır. |
minare kırması | * Çok uzun boylu (kimse). |
minareci | * Minare yapan usta. |
minarecik | * Küçük minare. |
minarecilik | * Minarecinin yaptığı iş. |
minareli | * Minaresi olan. |
minaresiz | * Minaresi olmayan. |
minareyi çalan kılıfınıhazırlar | * kolay kolay gizlenemeyecek kadar büyük bir yolsuzluğu yapan kimse, sorumluluktan kurtulma yollarını önceden düşünür. |
minber | * Camilerde hatibin çıkıp hutbe okuduğu merdivenli, yüksekçe yer. |
minder | * İçi yumuşak bir madde ile doldurularak dikilen, oturmaya, yaslanmaya yarar şilte. * Yer alıştırmalarında ve atlamalarda, yerin ve düşmelerin sertliğini gidermek için kullanılan, deri veya kauçuktan yapılmışşilte. * Güreşkarşılaşmalarının üzerinde yapıldığı, en az 10 cm kalınlığında, 9 m çapında bir çember çizilmişolan, çaprazlama köşeleri kırmızıve mavi renklerle belirlenmişyaygı. |
minder altıetmek | * Bkz. hasır altıetmek. |
minder çürütmek | * işsiz, güçsüz oturmak. * bir yerde uzun süre oturmak. * otururken yapılan işlerle uzun yıllar uğraşmak. |
minder dışına atmak | * ortadan kaldırmak, silmek, kovmak. |
minderaltı | * Değerli eşyaların veya paraların saklandığıyer. |
mine | * Metal eşya üzerine vurulan renkli cam katmanı. * Saat kadranı. * Dişlerin taç kısmınıkaplayan beyaz ve sert doku. * İnce ve parlak nakış. |
mine çiçeği | * Mine çiçeğigillerden, yapraklarıkarşılıklıve oymalı, çiçekleri başak durumunda alacalı, mavi veya menekşe renginde, sapıdört köşeli olan ıtırlı bir bitki (Verbena). * Bu bitkinin çiçeği. |
mine çiçeğigiller | * Bitişik taç yapraklı iki çeneklilerden, mine çiçeği ve benzeri türleri içine alan bir bitki familyası. |
mineci | * Mine yapan sanatçı. |
mineleme | * Minelemek işi. |
minelemek | * Mine ile süslemek. |
mineli | * Mine ile bezenmiş. |
mineral | * Normal sıcaklıkta doğada katıdurumda birtakım maddelerle karışık veya birleşik olarak bulunan veya kimyasal yollarla elde edilen inorganik madde. * İçinde inorganik maddeler bulunan. |
mineral bilimci | * Minerolog. |
mineral bilimi | * Mineral ve billûrlarla, onların fiziksel ve kimyasal özelliklerini inceleyen bilim, mineroloji. |
mineralleştirici | * Bir madenle birleşerek onu mineral duruma dönüştüren (madde). |
mineralleştirme | * Mineralleştirmek işi. |
mineralleştirmek | * Bir metali mineral duruma getirmek. * İçinde mineral maddeler eritilerek suyu, maden suyu niteliğine getirmek. |
mineralli yağlar | * neft, mazot gibi yerden çıkarılan yağlar. |
minerolog | * Mineral bilimi ile uğraşan kimse. |
mineroloji | * Mineral bilimi, maden bilimi. |
mini | * Küçük. |
mini etek | * Diz kapağından yukarıda, çeşitli kısalıkta etek. |
minibüs | * 10, 12 kişilik küçük otobüs. |
minibüsçü | * Minibüsü olan, minibüs alıp satan veya işleten kimse. |
minibüsçülük | * Minibüs işletme işi. |
minicik | * Çok küçük, ufacık. |
minik | * Küçük ve sevimli. |
minimal | * Minimum. |
minimetre | * Silindir biçimindeki nesnelerin iç çaplarınıdenetlemekte kullanılan ölçü aleti. |
minimini | * Küçücük. * Pek küçük (çocuk). |
minimum | * Bir şey için gerekli en az veya en küçük (derece, nicelik). * Değişken bir niceliğin inebildiği en alt, asgarî, minimal. |
miniskül | * Küçük (harf). |
mink | * Bkz. vizon. |
minkale | * İletki. |
minnacık | * Çok küçük, minimini. |
minnet | * Yapılan bir iyiliğe karşıkendini borçlu sayma, gönül borcu. * Bir iyiliğe karşıteşekkür etme, memnuniyet duyma. |
minnet altında kalmamak | * birinin iyiliğine karşıkendini borçlu durumdan kurtarmak için, karşılık olarak bir iyilikte bulunmak. |
minnet duymak | * birinin iyiliğine karşıkendini ona borçlu saymak. |
Kategoriler