Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 54

minnet etmek * boyun eğip yalvarmak.
minnettar * Bir kimsenin gördüğü iyiliğe karşıteşekkür borcu olan, gönül borçlusu.
minnettar kalmak * birinden görülen iyiliğe karşıteşekkür duygusu beslemek.
minnettarane * Minnettarca.
minnettarlık * Minnettar olma durumu, şükran.
minnoş * Küçük ve sevimli kimselere söylenen seslenme sözü.
minorka * (tavukçulukta) Akdeniz ırkları içerisinde en iri yapılı olan bir yumurta ırkı.
minör * Daha küçük.
* Bir makam, bir akort, bir gam, bir aralık özelliği olan.
* Küçük önerme.
mintan * Yakasız, uzun kollu erkek gömleği.
* Gömlek üzerine giyilen kollu yelek.
mintanlık * Mintan yapmaya elverişli olan.
minüskül * Küçük harf.
minüsküs * Bkz. menisk.
minval * Biçim, yol, tarz.
minyatür * Çoğunlukla eski yazma kitaplarda görülen, ışık, gölge ve hacim duygusu yansıtılmayan küçük, renkli resim
sanatı.
* Bu biçimde yapılmışküçük resim.
* Bir şeyin küçük ölçekte kopyasıveya benzeri.
minyatürcü * Minyatür yapan sanatçı.
minyatürcülük * Minyatür yapma sanatı.
minyatürleştirme * Minyatürleştirmek işi veya durumu.
minyatürleştirmek * Bir bütüne veya onun bir parçasına en güzel ve kusursuz boyuta vermek, küçültmek.
minyon * İnce, küçük, sevimli, cici, çıtıpıtı.
mir * Baş, kumandan, amir.
* Bey, emir.
mira * Arazi üzerinde seçilmiş bir işaret noktasının düşeyini (şakul doğrultusunu) gösteren, yön belirtmek için
uzaktan gözlenen, geometrik biçimli tahta lâta.
miraç * Göğe çıkma.
Miraç Gecesi * Recep ayının yirmi yedinci gecesine rastlayan Hz. Muhammed’in göğe çıktığına inanılan gece.
Miraç Kandili * Miraç Gecesi ile ilgili kandil.
miralay * Albay.
miralaylık * Miralay olma durumu veya aşaması, albaylık.
miras * Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet, kalıt.
* Kalıtım yoluyla gelen herhangi bir özellik.
* Bir neslin kendinden sonra gelen nesle bıraktığışey.
miras yemek * kendine miras kalmak.
* kendine kalan mirasıtüketmek.
mirasa konmak * bir kimseye önemlice bir kalıt kalmak.
mirasçı * Kendisine miras kalan, varis.
* Başkasının iyi veya kötü yönlerini aynışekilde ortaya koyan.
mirasyedi * Kendisine önemli bir miras kalan, mirasa konan (kimse).
* Çok savurgan (kimse).
mirasyedilik * Mirasyedi olma durumu veya mirasyediye yaraşır davranış.
mirat * Ayna.
mirî * Hükûmetin, hazinenin malı olan, beylik.
* Devlet hazinesi.
mirî kâtibi * Osmanlıdevletinde maliye ile halk arasında davalara bakan yargıç.
mirî mal * Devlet malı, hazine malı.
mirici * Osmanlımaliyesinde, koyunlarısayıp vergilerini toplayan görevli.
mirim * Seslenme sözü olarak kullanılır. Beyim, aziz dostum, arkadaşım!.
mirliva * Tuğgeneral.
mirlivalık * Mirlivalık makamıveya mirliva olma durumu.
mirza * BazıTürk topluluklarında ve İran’da kullanılan bir soyluluk sanı.
mis * İngilizcede evlenmemişkadınlar için kullanılan unvan.
mis * Güzel kokulu bir madde.
mis gibi * temiz ve güzel kokulu.
* çok iyi, usta; elverişli.
* pekâlâ, elbette.
mis sabunu * Güzel kokulu sabun.
mis üzümü * Kokulu üzüm.
misafir * Konuk.
* Gözün saydam tabakasında herhangi bir sebeple oluşan beyaz leke.
misafir ağırlamak * konuğa gerekli ilgiyi göstermek, ikramda bulunmak.
misafir etmek * konuk olarak karşılayıp yedirip içirmek, yatırmak.
misafir gibi oturmak * bulunduğu yerden her an ayrılacakmışgibi eğreti, üstünkörü oturmak.

Bir yanıt yazın