minnet etmek | * boyun eğip yalvarmak. |
minnettar | * Bir kimsenin gördüğü iyiliğe karşıteşekkür borcu olan, gönül borçlusu. |
minnettar kalmak | * birinden görülen iyiliğe karşıteşekkür duygusu beslemek. |
minnettarane | * Minnettarca. |
minnettarlık | * Minnettar olma durumu, şükran. |
minnoş | * Küçük ve sevimli kimselere söylenen seslenme sözü. |
minorka | * (tavukçulukta) Akdeniz ırkları içerisinde en iri yapılı olan bir yumurta ırkı. |
minör | * Daha küçük. * Bir makam, bir akort, bir gam, bir aralık özelliği olan. * Küçük önerme. |
mintan | * Yakasız, uzun kollu erkek gömleği. * Gömlek üzerine giyilen kollu yelek. |
mintanlık | * Mintan yapmaya elverişli olan. |
minüskül | * Küçük harf. |
minüsküs | * Bkz. menisk. |
minval | * Biçim, yol, tarz. |
minyatür | * Çoğunlukla eski yazma kitaplarda görülen, ışık, gölge ve hacim duygusu yansıtılmayan küçük, renkli resim sanatı. * Bu biçimde yapılmışküçük resim. * Bir şeyin küçük ölçekte kopyasıveya benzeri. |
minyatürcü | * Minyatür yapan sanatçı. |
minyatürcülük | * Minyatür yapma sanatı. |
minyatürleştirme | * Minyatürleştirmek işi veya durumu. |
minyatürleştirmek | * Bir bütüne veya onun bir parçasına en güzel ve kusursuz boyuta vermek, küçültmek. |
minyon | * İnce, küçük, sevimli, cici, çıtıpıtı. |
mir | * Baş, kumandan, amir. * Bey, emir. |
mira | * Arazi üzerinde seçilmiş bir işaret noktasının düşeyini (şakul doğrultusunu) gösteren, yön belirtmek için uzaktan gözlenen, geometrik biçimli tahta lâta. |
miraç | * Göğe çıkma. |
Miraç Gecesi | * Recep ayının yirmi yedinci gecesine rastlayan Hz. Muhammed’in göğe çıktığına inanılan gece. |
Miraç Kandili | * Miraç Gecesi ile ilgili kandil. |
miralay | * Albay. |
miralaylık | * Miralay olma durumu veya aşaması, albaylık. |
miras | * Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet, kalıt. * Kalıtım yoluyla gelen herhangi bir özellik. * Bir neslin kendinden sonra gelen nesle bıraktığışey. |
miras yemek | * kendine miras kalmak. * kendine kalan mirasıtüketmek. |
mirasa konmak | * bir kimseye önemlice bir kalıt kalmak. |
mirasçı | * Kendisine miras kalan, varis. * Başkasının iyi veya kötü yönlerini aynışekilde ortaya koyan. |
mirasyedi | * Kendisine önemli bir miras kalan, mirasa konan (kimse). * Çok savurgan (kimse). |
mirasyedilik | * Mirasyedi olma durumu veya mirasyediye yaraşır davranış. |
mirat | * Ayna. |
mirî | * Hükûmetin, hazinenin malı olan, beylik. * Devlet hazinesi. |
mirî kâtibi | * Osmanlıdevletinde maliye ile halk arasında davalara bakan yargıç. |
mirî mal | * Devlet malı, hazine malı. |
mirici | * Osmanlımaliyesinde, koyunlarısayıp vergilerini toplayan görevli. |
mirim | * Seslenme sözü olarak kullanılır. Beyim, aziz dostum, arkadaşım!. |
mirliva | * Tuğgeneral. |
mirlivalık | * Mirlivalık makamıveya mirliva olma durumu. |
mirza | * BazıTürk topluluklarında ve İran’da kullanılan bir soyluluk sanı. |
mis | * İngilizcede evlenmemişkadınlar için kullanılan unvan. |
mis | * Güzel kokulu bir madde. |
mis gibi | * temiz ve güzel kokulu. * çok iyi, usta; elverişli. * pekâlâ, elbette. |
mis sabunu | * Güzel kokulu sabun. |
mis üzümü | * Kokulu üzüm. |
misafir | * Konuk. * Gözün saydam tabakasında herhangi bir sebeple oluşan beyaz leke. |
misafir ağırlamak | * konuğa gerekli ilgiyi göstermek, ikramda bulunmak. |
misafir etmek | * konuk olarak karşılayıp yedirip içirmek, yatırmak. |
misafir gibi oturmak | * bulunduğu yerden her an ayrılacakmışgibi eğreti, üstünkörü oturmak. |
Kategoriler