mola | * Yorgunluğu gidermek için duraklama. * Koyverme. * (voleybol ve basketbolda) Takımların oyun arasında aldıkları birer dakikalık dinlenme süresi. |
mola taşı | * Hamalların sırtlarındaki yükü dayayarak dinlenmeleri için sokak kenarlarına konulmuşyüksekçe taş. |
mola vermek | * uzun süren yolculuğa, yürüyüşe veya çalışmaya, dinlenmek amacıyla bir süre ara vermek, oturup dinlenmek. |
molas | * Karbonatlıkum taşı. |
molasız | * Bkz. duraksız. |
molekül | * Element veya birleşikleri oluşturan ve onların özgül niteliklerini gösteren en küçük birim, madde. * (fiziksel kimyada) Bir veya birkaç atomun birleşmesinden oluşan, birkaç çekirdek veya elektronlu yapı. * Bir bütünün en küçük parçası. |
moleküler | * Moleküle ilişkin, molekülle ilgili. |
molibden | * Atom numarası42, atom ağırlığı95, 94 olan ve 617° C ye doğru eriyen, gümüş beyazlığında, kırılgan, türlü çeliklerin alaşımına giren element. KısaltmasıMo. |
molibdin | * Doğada ancak amorf durumunda bulunan, doğal molibden oksit. |
molla | * Büyük kadı. * Medrese öğrencisi. * Büyük bilgin. |
mollalık | * Molla olma durumu. |
Molotof kokteyli | * Bir şişeye benzin, makine yağı, deterjan doldurularak yapılan fitilli bir tür yangın bombası. |
moloz | * Toprak ve kireçle karışık taşkırıntıları, yapıdöküntüsü. * Değersiz, işe yaramaz şey veya kimse. |
moloz duvar | * Moloz taşlarla yapılan duvar. |
moloz taş | * Kaba, pürüzlü taş. |
molozluk | * Molozla dolu toprak yığını. * Değersiz, işe yaramaz olma durumu. |
moment | * Kuvvetin, bir cismi bir nokta veya bir eksen yörüngesinde döndürme etkisini belirleyen vektör niceliği. |
momentum | * Bir cismin hareket miktarı, kütlenin sürat ile çarpımı. * Hız, hızlılık. |
monadizm | * Bkz. monatçılık. |
monarşi | * Siyasî otoritenin genellikle miras yolu ile bir kişinin üzerinde toplandığıdevlet düzeni veya rejim, tek erklik. |
monarşist | * Monarşizme ilişkin, bu rejimi benimseyen ve savunan kimse, tek erkçi. |
monarşizm | * Monarşi yanlılarının siyasî doktrini, tek erklik. |
monat | * Eski Yunan felsefesinde bölünmez birlik. * Leibniz’in felsefesinde artık bölünemez bir birlik olan sonsuz sayıdaki cevherlerin her biri. |
monatçılık | * Evrenin monatlardan oluştuğunu ileri süren Leibniz’in öğretisi. |
monden | * Toplum yaşamı ile ilgili. * Yüksek sosyete yaşamınıseven. |
Mongolist | * Moğol dili ve kültürü ile uğraşan kimse. |
Mongolistik | * Moğol dili ve kültürü araştırmaları. |
monist | * Tekçi. |
monitör | * Her tür çalışmalarda yetiştirici. * Işınım yeğinlik düzeyini algılayıp ölçen alet. * Ses dalgası iletiminde, iletimi bozmadan ve kesmeden niteliğini denetleyen alet. * Televizyonda görüntü ile sesin niteliğini eşleme, görüntü seçimini gerçekleştirme, görüntüyü yayımlama gibi işlerin denetlenmesinde kullanılan alet. |
monizm | * Tekçilik. |
monogam | * Tek eşli. |
monogami | * Tek eşlilik; tek karılık, tek kocalık. |
monografi | * Bilimsel alanlarda özel bir konu veya sorun üzerine yazılan inceleme, tek yazı. |
monokl | * Kaşkemerinin altına sıkıştırılarak kullanılan gözlük camı. |
monolog | * Bir oyunda, kişilerden birinin kendi kendine yaptığıkonuşma. * Dinleyicilere bir kişinin anlattığı, genellikle, güldüren olay. * Çevresindekilere fırsat vermeden bir kimsenin yaptığıkonuşma. |
monopol | * Tekel. |
monoray | * Tek bir raydan oluşan demir yolu. |
monoteist | * Tek tanrıcı. |
monoteizm | * Tek tanrıcılık. |
monotip | * Harfleri ayrıayrıdizip döken dizgi makinesi. |
monoton | * Tekdüze, yeknesak. |
monotonlaşma | * Monotonlaşmak işi veya durumu. |
monotonlaşmak | * Monoton duruma gelmek. |
monotonluk | * Tekdüzelik, yeknesaklık. |
monsenyör | * Hristiyan prenslerine verilen unvan. * Yüksek aşamalıdin adamlarına verilen unvan. |
mont | * Kumaşveya deriden yapılan, genellikle belden kemerli, üstünde cepleri bulunan, gömlek veya hırka üzerine giyilen kısa, hafif giysi. |
montaj | * Kurgu. |
montajcı | * Kurgucu. |
montajcılık | * Kurguculuk. |
monte etmek | * Kurmak, bir makine veya cihazın sökülü parçalarınıyerli yerine takmak. |
Kategoriler