mor | * Kırmızı ile mavinin karışmasından oluşan renk, menekşe renginin kırmızıya çalanı. * Bu renkte olan. |
mor karaman | * Kızıldan mora kadar değişen renklerde, göz, ağız, burun etrafı, daha açık, başve ayaklar vücuduna göre daha koyu renkte, kaba karışık yapağılıDoğu Anadolu bölgesi ile kuzeydoğu illerimizde yetiştirilen bir tür koyun. |
mor ötesi | * Gözle görülmeyen, dalga boylarıyaklaşık 4000 angströmle 200 angström arasında olan, mor ışının ötesinde yer alan, yapay olarak da elde edilip tıpta kullanılan bir ışınım, ültraviyole. |
mor salkım | * Baklagillerden, salkım durumunda mavi, mor, beyaz, pembe renkli çiçekler açan, 20 m ye kadar uzayabilen çok yıllık bir sarmaşık (Wisteria sinensis). |
moral | * Bir insanın ruhsal gücü, yürek gücü, maneviyat. |
moral eğitimi | * Ruhsal gücü, maneviyatı güçlendirme. |
moral çöküntü | * Manevî dirençsizlik, ruhsal yönden direnememe, cesareti yitirme. |
moral vermek | * bir kimsenin ruhsal direnme gücünü artırmak, cesaretlendirmek, yüreklendirmek. |
morali bozulmak | * ruhsal yönden direnme gücünü yitirmek, içine korku düşmek. |
moralini bozmak | * bir kimsenin ruhsal yönden direnme gücünü azaltmak, sarsmak. |
moralizm | * Ahlâkçılık doktrini, ahlâkıaraç değil, amaç sayan doktrin, törelcilik. |
morarış | * Morarmak işi veya biçimi. |
morarma | * Morarmak işi. |
morarmak | * Mor bir renk almak. * Herhangi bir sıkıntıveya hastalıkla vücudun bir organımor renk almak. |
morartı | * Morarmışyer, morluk. |
morartma | * Morartmak işi. |
morartmak | * Morarmasına sebep olmak, mor renk vermek. |
moratoryum | * Çok bunalımlıdönemlerde bir ülkede, bölgede bir bölüm veya tüm borçlardaki ödeme zorunluğunun geri bırakılması. * Resmî geciktirme. |
moren | * Buzul taş. |
morfem | * Kelimelere gramer bakımından biçim veren çoğu ek hâlinde olan kelime parçaları, biçim birimi. |
morfin | * Afyonda % 10 oranında bulunan, uyuşturucu, önemli bir alkaloit. |
morfinlenme | * Morfinlenmek işi. |
morfinlenmek | * Morfinle uyuşturulmak. * Yüksek sesle gevezelik yüzünden yarıuykulu, yarıaptal duruma girmek. |
morfinoman | * Morfin kullanma alışkanlığı olan kimse, morfin tiryakisi. |
morfoloji | * Şekil bilgisi, biçim bilgisi, yapı bilgisi. * Bkz. biçim bilimi. |
morfolojik | * Morfoloji ile ilgili, morfolojiye ilişkin. |
morg | * Adliyede kovuşturmayı gerektiren olaylar sonucu veya birdenbire ve şüpheli ölümlerde, ölüm sebebinin ve ölünün kim olduğunun tespit edilmesi için ölülerin konulduğu ve inceleme yapılan yer veya yapı. |
morg raporu | * Ölülerin muayene ve otopsisinden sonra düzenlenen rapor. |
morga kaldırmak | * ölüleri incelenmek için morga götürmek. |
morina | * Mezgitgillerden, kuzey denizlerinde yaşayan, eti yenilen, karaciğerinden balık yağıçıkarılan bir balık (Gadus morrhua). |
Moritanyalı | * Moritanya halkından olan. |
morlaşma | * Morlaşmak işi. |
morlaşmak | * Mor duruma gelmek. |
morluk | * Mor olma durumu. * Moraran yer. |
mormenekşe | * Rengi mora çalan bir tür menekşe. |
mors | * Morsgillerden, Kuzey Atlantikte yaşayan, 4 m uzunluğunda, derisi, dişi ve yağı için avlanan bir memeli (Odobenus rosmarus). * Gizli işaret. |
mors | * Nokta ve çizgilerden oluşan bir alfabe kullanan telgraf dizgesi. * Bu işaretleri almaya ve göndermeye yarayan alet. * Gizli işaret. |
mors alfabesi | * Telgrafçılıkta kullanılan, nokta ve çizgilerden oluşan alfabe. |
morsgiller | * Memeliler sınıfının yüzgeç ayaklılar alt takımına giren bir familya. |
mortadella | * Bir tür İtalyan sucuğu ve böreği. |
mortlama | * Mortlamak işi veya durumu. |
mortlamak | * Ölmek. |
morto | * Ölü. |
mortocu | * Hristiyanlarda cenaze taşımak için tutulan kimse. * Cenazelerde ağıt okuyarak aldığıparayla geçinen kimse. * İmam. |
mortoyu çekmek | * ölmek. |
moruk | * Yaşlıerkek, baba. |
moruklaşma | * Moruklaşmak işi veya durumu. |
moruklaşmak | * Yaşlanmak, ihtiyarlamak. |
morulâ | * Yumurta hücresinin embriyon oluşurken gelişerek aldığı ilk biçim, blâstulâ. |
morumsu | * Mora çalan, moru andıran. |
Kategoriler