Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 6

mahfi * Gizli, saklanmış.
mahfil * Toplantıyeri.
* Toplanmışkimseler.
* Camilerde parmaklıkla ayrılmışyüksek yer.
mahfuz * Saklanmış, korunmuş, korunan, saklı.
mahfuzen * Gözaltında olarak.
mahıv * Yok etme, yok olma.
mahir * Becerikli.
* Uzman, işini iyi bilen, usta.
mahirane * Becerikli bir biçimde, becerikli olarak, ustaca.
mahitap * Bkz. Mehtap.
mahiye * Aylık.
* Aylık olarak.
mahiyet * Nitelik, vasıf, öz, asıl, esas.
* İç yüz.
mahkeme * Bir yargıçtan veya bazen savcıve yargıçlardan oluşan bir kurulun, yargı görevini yerine getirdikleri yargı
yeri.
* Dava, duruşma, mahkeme.
mahkeme duvarı * Bkz. yüzü mahkeme duvarı.
mahkeme kadıya mülk değil * hiçbir kimse, bulunduğu kamu hizmetinde ömrünün sonuna kadar kalmaz.
mahkeme kapısı * Mahkeme.
mahkeme kararı * Dava sonunda açıklanan karar, hüküm.
mahkeme masrafı * Mahkeme açılırken ödenen ücret ile avukatlık giderleri.
mahkemede dayısı olmak * yüksek bir makamda koruyucusu, kayırıcısı bulunmak.
mahkemeleşme * Mahkemeleşmek işi veya durumu.
mahkemeleşmek * Karşılıklı olarak birbirini dava etmek.
mahkemeli * Mahkemeye düşmüş, davalı.
mahkemelik * Mahkemede yargılanması, çözümlenmesi gereken.
mahkemelik olmak (biri başkasıyla) * mahkemeye düşmek.
mahkemeye düşmek * anlaşmazlık konusu mahkemeye götürülmek.
mahkûk * Kazılmış, hakkedilmiş.
mahkûkât * Kazılmış, hakkedilmişşeyler.
mahkûm * Hüküm giymiş, hükümlü.
* Zorunda olan, mecbur.
* Kötü bir sonuca varmasıkaçınılmaz olan.
* Hüküm giymişkimse.
mahkûm etmek * hüküm giydirmek.
* kötü bir duruma sürüklemek.
* mecbur etmek.
mahkûm olmak * hüküm giymek.
* kötü bir duruma düşmek.
* mecbur olmak.
mahkûmane * Mahkûm gibi, mahkûmmuş casına.
mahkûmiyet * Hüküm giymişolma durumu.
* Hüküm giyilen süre.
mahlâs * Bir kimsenin ikinci adı.
* Şairlerin eserlerinde kullandıklarıtakma ad.
mahlep * Gülgillerden, 6-10 m yüksekliğinde bir ağaç, kokulu kiraz, idris ağacı(Prunus mahaleb).
* Bu ağacın bahar olarak kullanılan, nohut büyüklüğündeki yemişi.
mahlûk * Yaratık, yaratılmış.
mahlûkat * Yaratıklar.
mahlûl * Hallolmuş, çözülmüş, dağılmış.
* Eriyik.
* Mirasçısı olmayan bir kimseden hükûmete kalan (mülk).
mahlût * Katışık.
* Karışım.
mahmude * Çit sarmaşığı gillerden, yaprakları ok ucu biçiminde, çiçekleri soluk sarırenkte, 50-100 cm boyunda, çok
yıllık ve otsu bir bitki (Convolvulus scammonia).
* Bu bitkinin köklerinden çıkarılan, hekimlikte kullanılan, reçineye benzer bir madde.
mahmudiye * Bugün süs altını gibi kullanılan, II. Mahmut zamanında basılmış, ince altın sikke.
mahmul * Yüklü, dolu.
* Yükletilmiş.
* Yüklem.
mahmul olmak * dolu bulunmak.
mahmur * Sarhoşluğun sebep olduğu sersemlik içinde olan.
* Uykudan sonra üzerinde sersemlik, ağırlık bulunan.
* Süzgün, dalgın bakışlı(göz).
mahmur bakış * Yumuşak, süzgün bakış.
mahmur çiçeği * Çiğdem.
mahmurlaşma * Mahmurlaşmak işi veya durumu.
mahmurlaşmak * Mahmur bir duruma gelmek.
mahmurluk * İçki içmiş bir kimsenin duyduğu başağrısıve sersemlik, ayıltı.
* Uykudan sonra duyulan ağırlık ve sersemlik.
mahmuz * Çizmenin veya potinin arkasına takılan ve binek hayvanlarınıdürtüp hızlandırmaya yarayan demir veya
çelik parça.
* Tavukgillerin ve bazıkuşların ayaklarıardında bulunan, boynuz yapısındaki sivri uzantı.
* Eski tür savaşgemilerinde su kesimi altında, ileriye doğru uzanan, karşısındaki gemiyi batırabilen uzantı.
* Köprü ayaklarında, basıncıazaltmak için suyun geldiği ve gittiği yanlardaki çıkıntı.
mahmuz çiçeği * İki çenekliler familyasından Akdeniz bölgesinde yetişen kırmızı, pembe veya beyaz çiçekler açan iki yıllık
otsu bir bitki (Centranthus).
mahmuzlama * Mahmuzlamak işi.
mahmuzlamak * Mahmuzla dürtmek.

Bir yanıt yazın